Süreç her zamankinden daha ileri düzeyde sıcaklığını ve hassaslığını korumaktadır. Özgürlük mücadelesinin tarihinde devrimin objektif şartları olarak bilinen: Ortadoğu’daki durum, halkların durumu, özgürlük mücadelesinin devrimci direnişi ve de sömürgecilerin parçalı duruşları Kürt halkının lehinedir. Bir devrimi yapmanın ve de devrimci hamle yapmanın tüm şartları objektif olarak mevcuttur. Bu eskilerde devrim tahlilleri yapılırken, yeni durum dedikleri durumun kendisidir.
Ortadoğu’da Arap baharı diye bilinen halkların kalkışı giderek emperyalistlerin istedikleri seyrin dışına çıkmaya mehil göstermektedir. Bu ise öncelikli olarak emperyalistleri ve tabii ki bunların taşeronları olan Akepe gibi parti ve devletleri rahatsız etmektedir.
Suriye’de Kürtlerin kendi demokratik özerkliklerini ilan etmeleri herkesi şoke etmiştir. Birde Kürtleri taraf yapmak isteyen tüm oyunlara gelmeyerek kendi çizgilerini uygulamaları ise gerçekten herkesi şaşırtmıştır.
Hele birde Ortadoğu’da emperyalistlerin tüm çabalarına rağmen istedikleri kıvama getirememeleri ise tersten farklı bloklaşmanın önünü açmaktadır. Bunun içindir ki Suriye’deki sorunlar bir türlü aşılamamaktadır. Rejim gidecektir. Ancak yerine Libya’daki gibi tümden batıya teslim olmuş, iradesiz bir yapıyı oluşturarak tüm zenginlikler batıya mı verilecek, yoksa buna yol verilmeyecek mi? İşte Suriye’deki tüm gerçeklik biraz da budur. Bu durum ise birçok seçeneği kendi içinde barındırmaktadır.
Kürdistan’ı işgal eden güçler kendi aralarında uzlaşmayan bir durumu yaşıyorlar. Statükocu devletlerin başını hep TC faşizmi çekmişti. Unutulmasın 1975 yılı öncesi faşist diye bilinen Saddam’ın Kürtlerin haklarının tanımasının önünü alanlar Türklerdi. Ancak şimdi kılıç kalkan olmuşlarıdır. Dün Suriye devleti ile Türk devleti ortak bakanlar toplantılar yaparken, Kürtleri için bedeli özgürlük savaşçılarının Türkiye’ye teslim edilmeleri olmuştur. Yine İran ile ortaklaşarak gerillaya saldırırken, karşılığında İran’ın uluslar arası arenada savunulmasının karşılığı özgürlük savaşçılarının idam edilmesi olmuştur.
Şimdilik bu durum aşılmıştır. Şimdilik TC devletinin Kürtlere karşı saldırtan hale getirilen bu devletler TC devleti ile yaka paçayadır. İlk kez Kürdistan’ı işgal eden güçlerin kendi aralarında parçalanmış olmaları ise gerçek manada yeni bir durumu ifade etmektedir.
Bu durum en çok TC devletini zorlamaktadır. Ve daha da zorlayacaktır. Ortadoğu’da ABD’nin silahşoru olan bir TC devleti aynen bir hançer gibi halkların bağrına saplanırken, halklar bu durumu görmektedirler. Kimisi bu durum taşeronluk olarak tanımlamıştı. Sahiden de TC devleti tam bir taşeron haline gelmiştir.
Suriye’ye karşı teskere ilanının özü budur. Kraldan daha kralcı bir rolü Türkler üstlenmişlerdir. NATO ve benzeri kurumlarının TC devletine arka çıkmaları, Kürt halkının sıkça kullandığı; “mayın tarlasına sürülmüş eşek” rolünü oynatmak istemelerinden öteye bir şey ifade etmemektedir.
Bu ise “ABD’nin Ortadoğu’da koçbaşı rolünü üstlenmiş olan, TC devletini zorlamaktadır. Giderek iktidar, muhalefet derken tümden Türkiye toplumuna da sirayet eden bu parçalı duruş TC devletini çok ciddi bir krize doğru sürüklemektedir. Bu kadar saldırgan dil, savaş kışkırtıcılığı ve provokasyon girişimleri hep bu gerçekliklerle bağlantılı olarak yaşanmaktadır.”
Yine Akepe öncülüğünde ciddi bir sıkışlığı yaşayan TC devleti son zamanlarda sözde Kürt sorununu çözmek için politik arayışların olduğunun dile getirişi esasta bir oyalamadır. Devrimci hamlemizi zayıflatmanın, frenlemenin ve özgürlük güçlerini hem askeri hem de siyasi sahada beklentiye sokarak oyalama taktiğidir. Hareketimizin: “yeni bir taktiksel hamle” dediği gerçeklik budur.
Bölgemizde tüm bunlar olup biterken özgürlük hareketinin devrimci direnişi tam da Kürt halkının özgürlük sorununun çözümü açısından var olan tüm olumlu gelişmeleri tetiklemektedir. Devrimci direniş dost cephesini genişletirken, düşmanları ciddi olarak farklı arayışlara sürüklemektedir. Ortada duranları ise adım adım Kürt halkının özgürlük sorununu görmeye doğru götürmektedir. “Son zamanlarda Kürt sorununun artık sadece TC devletiyle çözülemeyeceğinin dile getirilmesi esasta Kürt sorununun artık uluslar arası sahaya daha güçlü bir şekilde gireceği anlamına gelmektedir.”
Ancak Kürt sorunu ne kadar uluslar arası bir sorun haline gelirse gelsin, gündemde kalmaları Kürt halkın göstereceği direnişe bağlıdır. Kürt halkının göstereceği dirence bağlıdır. Ve tabii ki Kürt halkının Türkiye halklarıyla kuracağı ortak cephelerin güçlendirilmesine bağlıdır. Ve birde gerillanın her cephede geliştireceği devrimci hamlelerine bağlıdır.
Gerilla kendi cephesinde -halen eksikleri olsa bile- yapacaklarını yapmaktadır. Eksik kalanları tamamlayarak bu devrimci dalgayı Türkiye’ye de taşırarak eksik kalan ikinci ayağını tamamlayacaktır. Ancak tarihi bir süreci yaşarken, Kürdistan’da ve Türkiye’de demokratik ve yurtsever güçlerin de yapacakları fazlasıyla vardır.
Biz bu “yapacakları fazlasıyla vardır” duruma “Devrimci Dalgayı Yükseltelim” diyoruz.
Evet, Devrimci Dalgayı Yükseltmek için tüm cephelerde tarihi bu fırsatı değerlendirmek için sahalara, direniş cephelerine diyoruz.
Bunları başarabilir isek halkımızın, halklarımızın onlarca kez hak ettikleri özgürlük sorununu çözmüş olacağız. Aksi takdirde yeniden halkımızın hiç de hak etmediği sömürge statüsünde yaşamaya devam etme işkencesi devam edeceği gibi halklarda boyunduruk altında yaşamaktan kurtulamayacaklardır.
Hayri Engin