HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

semdinli gercegiYalan olur da bu kadar da olur mu(?) diye insan yeniden yeniden kendisine sormak zorunda kalıyor. Hadi diyelim biriler ısrarla yalan söylüyor, yalan üreten bir makine gibi çalışıyor, özenle bu yalanları hazırlayarak piyasaya sunuyor, bunun için adam ayarlıyor. Birileri bu işi bir plan ve program dahilinde yapmaya yapıyor da peki birileri de neden ısrarla bu yalanlara kulaklarını sonuna kadar açıyor, dinliyor. Haydi dinlemeye dinliyor anladık peki neden inanıyor?

Şemdinli’de devlet yoktur dedi bir siyasetçi. Peşinden gelişen ise bir linç kampanyası oldu.

23 Temmuz 2012 günü Şemdinli’de gerillalarımız bir devrimci hareket başlattılar. İsmini de Şehit Rubar Mardin ve Şehit Rozerin Mardin (Piran) harekatı koydular. Şehit Rubar Mardin ve Şehit Rozerin Mardin yoldaşlarımız geçen yıl hava saldırılarında vahşice katledilen iki komutan yoldaşımızdı.

Devrimci harekatlarımızın amacı işgal TC ordusuna ve işgalci TC devletine karşı bir operasyondur. Ülkemizi işgal etmişinizdir o zaman bizim sizlere karşı geliştireceğimiz mücadele, bir direniştir. Ve biz bu direnişimizi bir adım daha ileriye götürerek alan hakimiyetin kurma direnişi diyoruz. Bu operasyonların ya da harekatların temel nedeni bir türlü bizim varlığımızı kabul etmeyen, inkar ve imha siyasetini farklı adlar altında ısrarla sürdüren soykırımcı bir rejimin, var olan sorunları siyaset kanalıyla çözme girişim ve çabalarımızı ret ederek, yok etme siyasetinde ısrar etmesinin sonucudur. Daha dün televizyonlarda “Kürt meselesi diye bir mesele yoktur, artık bu aşılmıştır” sözü esasta faşizmin ta kendisidir. Ve bu sözleri sarf eden kişi hem de dünya barış günü diye adlandırılan bir 1 Eylül gününde söylemiştir.

Evet devrimci halk savaşının asıl nedeni bu faşizan zihniyete, soykırımcı zihniyete, alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete zihniyetine karşı bir duruştur.

Şimdi Şemdinli ve dediğimiz gibi birçok başka sahada giderek artan bir devrimci duruş içerisindeyiz. Karakollarınız olabilir, yoğun bir askeri gücünüz de olabilir. Ancak kalacağınız yer ancak ve ancak o karakollardır. O kendinizi sakladığınız üslerinizdir. Alan hakimiyeti diye tabir ettiğimiz gerçeklik zaten budur. Siz orada olabilirsiniz ancak karakollarınızda olabilir ve kalabilirsiniz. Dışarıya çıkamazsınız. Çıktığınızda her an sizi vuracak gerilla güçleri etrafınızda hazırdır. Bunu bileceksiniz. Nitekim her gün birkaç kez hemen Şemdinli’nin yanı başında yol kontrolü yapılıyor. Dediğimiz gibi hemen Şemdinli’nin yanı başında bu yapılıyor. Hakkari şehir merkezinin hemen dibinde istediğimiz zaman istediğimiz kişiyi alabilir ve istediğimiz askeri gücünü vururuz.

Evet, alan hakimiyeti dediğimiz durum budur. Bugün bu dağdayız. Yarın diğer dağdayız. Ancak siz gelemeyeceksiniz. Gelseniz de ancak Diyarbakır ve Malatya’da kalkan uçaklarınızla gelebileceksiniz. Birde saklandığınız üslerinizde top ve obüs kullanabilirsiniz. Başka da yapabileceğiniz bir şey yoktur. İşte arazi hakimiyeti budur.

1 Eylül günü RTE’nin “400 kilometre PKK'nın kontrolü altındadır” diyor. “Bir defa bu tespit bu ifade çok çok büyük bir yalan” diyor. Bu söylenenlerin yalan olup olmadığını gelip kendin görebilirsin. Hem de İlker Başbuğ’la çıktığın tepeye yeniden çıkabilirsin. Bir arkadaşın belirttiği gibi “Şam uzak Şemzinan’da mı uzaktır?” Yalansa gelip görürsün sonra da açıklamanı yaparsın.

Ancak o kadar yalan üreten bir makine haline gelmişler ki, söyleyeni kendilerince söylenenleri unutturmak için  “Yalanın ötesinde sen kimden yanasın? Teröristten veya terörden yana mısın? Yoksa bu ülkede terörü yok etmek isteyenlerden yana mısın?” diyerek karşısındakileri o eskiden “hırpo” diye tabir ettikleri Kürt sanıyorlar. Hırpoluk 30 yıl öncesinde kalan –her ne kadar sömürgecilerin kullandıkları hakaret içeren bir yakıştırma da olsa-bir Kürt karakteridir. Sömürgecinin karşısında hep hazırda duran, pısırık, cesareti kırılmış, kendisi olamamış ve öz güvensiz kişinin karakteriydi. Artık hiçbir Kürt hem de en zayıf bildiğiniz, en beceriksiz sandığınız, en ürkek bildiğiniz önünüzde diz çökmez. Bunu bileceksiniz.

Evet, Şemdinli Gerçeği işte biraz da budur. Artık hiçbir kürdün önünüzde dize ve hizaya gelmeyeceği bir gerçekliktir. Bu gerçekliği 30 ağustos zafer bayramını Şemdinli’de kutlanma biçimine bakarak görebilirsiniz.

Devlet yanlısı bir gazete güya 30 ağustos zafer bayramını haber yapmıştır. Ve birde başlık atmışlar: “Şemdinli'de bir bayram sabahı.”

“30 Ağustos Zafer Bayramı, İlçedeki devlet protokolünün tam kadro katıldığı tören, saat 09.00'da Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na çelenk konulmasıyla başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından törene katılan devlet erkanı arasında bayram kutlaması yapıldı. Şemdinli'deki zafer kutlaması yaklaşık 10 dakikada tamamlandı. …Önceki yıllarda bayrak asmaya zorlanan ancak bu yıl herhangi bir zorlamayla karşılaşmayan Şemdinli esnafının bayrak asmaması dikkat çekti. …vatandaşın ilgi göstermediği gözlendi.”

“Şemdinli'deki zafer kutlaması yaklaşık 10 dakikada tamamlandı” diyen devletin gazetesidir. Törene katılan sadece ve sadece devlet erkanıdır başka da katılan yoktur. Bu haberi yapan gazete muhabirinin söylediği gibi: “vatandaşın ilgi göstermediği gözlendi” alan hakimiyeti diye tanımlanan gerçeğin kendisi zaten budur.

İşte Şemdinli gerçeği budur.

Hayri Engin