HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Şeyh Said “isyan’ı” diye bilinen Kürt direnişi tarih olarak 15 Şubat 1925 olarak verilir. Üç ay sonra ise “isyan” Şeyh Said’in bir ihanetle yakalanışı ardından bastırılır. Tek tük direnişler farklı mekânlarda sürdürülürse esasta baş gövdeden kopartıldığı için direniş sonuçsuz kalır. Direniş çökertildikten sonra da Şeyh Said ve ona arkadaşlık yapanlar idam edilir. İdam tarihi olarak, 29 Haziran 1925 verilir.

Şeyh Said direnişinin bastırılmasıyla idam sehpalarında onlarca yurtsever katledilir. Bu esasta Kürdistan’da yeni ve çok trajik bir sürecinin başlatılması demektir. Bu süreç Kürtler açısından çok yıkıcı bir süreç olacaktır. Soykırım uygulanması demek çokta abartı olmayacaktır. 1938 yılına kadar süren bu tarihi kesit, esasta bir halkın topyekûn imhasının hedeflendiği ve önemli oranda da katledildiği tarihi bir kesittir.

Kimdir Şeyh Said?

Şeyh Sait 1865 yılında Erzurum’un ilçesi Hınıs’a bağlı Kolhisar Köyü’nde dünyaya geldi. Babasının adı Şeyh Mahmut Fevzi’dir. Şeyh Sait’in ailesi köklü ve büyük ailelerdendir. Dedesi olan Şeyh Ali, Mevlana Halid’in öğrencilerindendi. Şeyh Ali, Mevlana Halid’in, Şam’daki dergâhında eğitim gören öğrenciler arasında özel olarak ilgilendiği 11 gençten biriydi.

Şeyh Sait Medreselerde eğitim görmüş, dönemin en iyi din eğitiminden geçmiş, Arap-İslam felsefesinin yanında eski Yunan felsefesi ile mantık derslerini okumuştu. Arapçayı Kürtçe kadar iyi konuşuyor, okuyor ve yazıyordu.

Şeyh, genç yaşta çevresinde sivrilmiş, tanınmış bir kişilik olmuş, olgunluk çağında ise bölgede tartışmasız kabul gören saygınlığına, Nakşibendîliğin “Postnişin” ini eklemişti. Şeyh varlıklı sayılırdı.

Özcesi Şeyh Said yaşanabilecek olası gelişmelerde destekleri alınabilirse önemli roller üstlenecek saygın bir kişiliktir. Etrafta sevilendir. Bir de yapıcı olan diliyle de genel olarakta kabul görendir.

1920’li yıllar Ortadoğu’da tüm halkların kendilerine bir yol aradıkları yıllardır. Birinci dünya savaşı bitmiş, Osmanlı yıkılmış, emperyalistler Ortadoğu’yu işgal etmişlerdir. Kendilerince Ortadoğu’ya biçim vermek için kendi aralarında Ortadoğu halklarına karşı hem birleşiyorlar, hem de birbirlerine karşı kavgalıdırlar. Bu esasta çok ciddi hilelerin ve oyunların oynandığı anlamına da gelmektedir.

Örneğin güneyde İngilizler Berzenci’yi yanına alarak kuzey Kürtlerini etkileyerek Türklere karşı çıkmaları için özel baskı uygulamaktadırlar. Ne de olsa eğer Kürtler Türklere karşı direnişe ya da isyana geçerlerse o zaman İngilizler güneyde daha rahat petrol yataklarını ele geçirebileceklerdir. Yine Türklere karşı önemli bir kozu ele geçirmiş olacaklardır. Berzenci bunu kabul etmediği için önce Kürdistan toprakları İngilizlerce bombalanacak ardından da Şeyh Mahmut Berzenci tutsak alınarak Hindistan’a sürgüne gönderilecektir. Bunun için Türkleri-ki bu arada Türkiye’de görkemli bir ulusal kurtuluş savaşı verilmiş, Kürtler ve birçok başka halkta burada bu direnişte yerini almıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuş, Kürtlerde başka birçok halk gibi dediğimiz gibi bu kuruluşta yerini almıştır. Ve asli kurucu üyeler olarak kabul edilmişlerdir. Böyle biraz istikrarı yakalamış bir yapı yukarıda dile getirdiğimiz gibi, İngiliz ve emperyalist emellerinin gerçekleşmemesi ya da zor gerçekleşmesi demektir.

İşte burada İngiliz oyunları devreye girer. Kürtleri Türklere karşı kışkırtmak başlıca plandır. Kaldı ki Kürtler birinci dünya savaşında geç kalmışta olsalar giderek kendi aralarında örgütlenmeye gitmektedirler. Azadi örgütünü kurmuşlardır. Sevr bir İngiliz planı olarak iyi tutmuştur. Türkler korkutulmuşlardır. Yeni kurtarılmış olan vatan yeniden parçalana bilir fobisi iyi hazırlanmıştır. Ve nitekim Lozan’a giden yol esasta Sevr tuzağıdır. Bu tuzağın açık bedeli Kerkük ve Musul’dur. Lozan’da Kürtlerin yok sayılmasıyla Kürtler doğalında rahatsızdırlar. Ve örgütlüklerine daha fazla ağırlık vermişlerdir. Lozan’ı yaratanların da yine İngilizler olduğunu unutmayalım. Berzenci’yi yanlarına alma çabaları, kuzeyde Kürtleri Türklere karşı çıkarma girişimleri bir şekilde Türklere de yansıtılmıştır. Kürtlerin İngiliz destekli bir ayaklanması Türkiye cumhuriyeti devletini tehlikeye sokacaktır. Bunu çok açık bir şekilde İngilizler Türklere hissettirmektedirler. Muhtemelen bu bilgileri vermektedirler.

Sonuç; Lozan’da güneyde bulunan petrol yataklarının tümü İngilizlere bırakılmıştır. Musul ve Kerkük Misakı Milli sınırlarının dışında tutulmuşlardır.

Sonuç; İngiliz destekli olarak Kürtler yok edilme sürecine alınmışlardır. Kürtlerin katledilişlerine sessiz kalınacağının sözü alınmıştır. Kürdistan’ı Türklerin kültürel ve fiziki yayılma alanı olarak kullanılmasına göz yumulmuştur.

Sonuç; dondurucu çıkar ilişkileri Kürdistan’da bir katliam sürecinin başlatılmasına yol açmıştır.

Şeyh isyanı dedikleri isyan bunun için söylendiği gibi bir isyan değildir. Kürtler söylendiği gibi ayaklanmamışlardır. Kürtler çok bilinçli, planlı, sistematik olarak bir katliam sürecine çekilerek inkâr ve imha rejimine tabi tutulmuşlardır. Buna da Kürt isyanları demişlerdir.

Kürtler dediğimiz gibi isyana kalkmamışlardır. Önce Şeyh Said’i çok büyük hinlikler ve hainlik içeren bir komployla tavır almaya zorlamışlardır. Şeyh Sait hazırlıklı olmadığı halde bu tavrı sergileyince bu kez “ayaklandılar” diyerek topyekûn katliam mekanizmasını devreye koymuşlardır. Daha önce de gelişebilecek olası bir direnişte rol alacak Cibranlı Xalıt ile Bitlis Ziya Yusuf gizlice tutuklanmışlardır.

Özcesi yok edilmeye karşı Kürtlerin yaptıkları sadece ve sadece bir direniştir. Kürtlerin 14 yıl boyunca geliştirdikleri direnişlerdir. 29 isyan dedikleri isyanlar incelendiğinde yaşananın sadece ve sadece birer direniş olduğu rahatlıkla görülecektir. Bir nevi varlıkları korumak için direndikleri apaçık gözler önündedir.

Evet, tarihi iyi okumak gerekir. 15 Şubat 1925’te Kürtlere dayatılan bir soykırım sürecidir. Bu soykırım rejimi çok vahşice uygulandı. Bu soykırım rejiminin destekleyicileri belki de planlayıcılarının başında İngiltere emperyalistleri gelmektedir.

Aynı ve benzer bir komployu bu kez ikinci kez Ortadoğu’yu kendilerine göre tasarımlamak isterlerken önlerinde engel olarak yine Kürtleri görmüşlerdir. Kürtlerin içerisinde de emperyalistlerin oyunlarını kabul etmeyen, kendi özgürlük çizgisinde ısrar eden Özgür Kürt İradesini görmüşlerdir.

Yeni bir 15 Şubat’a doğru giderken 15 Şubat’a birde bu gözle bakarak, direnişimizin ne kadar derin olması gerektiğinin bilinciyle 15 Şubat’ı yaratanlara karşı tavrımızı daha da büyük bir bilinç ve özveriyle yükseltelim.

Kasım Engin