HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Faşizm gün geçtikçe şahlandırılıyor. Kürt halkına karşı saldırılar gün gittikçe artıyor. Gençlere, kadınlara, çocuklarımıza el atılıyor. Vuruluyorlar. Katledilmeleri kabul görülüyor. Kürtlerin legal sahasındaki siyasetçileri şikane ediliyorlar. Halk tarafından seçilmiş olanlar zindanlara atılıyor. Sözde dokunmazlıkları olanlara açıkça “görüldükleri yerlerde zoraki götürülsün” diye tebligatlar gönderiliyor. Ve bir tutuklama furyasıdır sürüp gidiyor.

Kürdistan sokakları alev alev. Kürt halkının iradesini nefessiz bırakmalara karşı Kürt halkı ayaklanmaya yakın bir pozisyona geçti. Kürdistan sallandı. Kapatılan DTP’nin milletvekilleri parlamentoyu terk etmek üzerelerken Kürt halk önderliği durdurdu. Kürt halk önderliği sadece parlamenterleri parlamentoda kalarak siyaset yapmalarını sağlamadı, Kürt halk önderliği aynı zamanda Kürdistan’da olup bitenlere de el koyarak tansiyonun düşürülmesini istedi. Ve Kürdistan duruldu. Parlamenterler parlamentoda kalacaklarını söylediler.

Söylemeye söylediler ancak ertesi gün onlarca yere faşizan baskınlarla yeni açılan Kürt partisinin üyeleri alıp götürüldüler. Hem de sorgusuz sualsiz. Elleri kolları zamanında Hitler faşizminin Yahudilere yaptığı gibi zincirlere vurularak götürüldüler. Öyle bir manzara ki insanın içini ürpertecek kadar gri.

Kürt halk önderliği Kürdistan’daki tansiyonu düşürmek isterken birden bire bu tansiyonu yükselten el nereden çıktı diye sormadan edemiyor insan? Bu faşizan uygulamaları yaparken kendilerince sözde bir “kozmik” oda da buldular. Ne de olsa bu oda kozmiktir ve daha fazla ilgi topluyor. Bunun içinde Kürdistan’da olup bitene bakan neredeyse yok gibi.

Ama unutmayalım; bugün görmek istemedikleri manzara yarının düzeltilmeyecek tablosudur. Legal siyaseti zincirleyen, kelepçeleyenler sivil toplum çalışmasını aforoz edenler sadece ve sadece dağlara yani bizlere akışa davetiye çıkarıyorlardır. Meydanlarda bir gence af buyurun köpek sürüsü gibi saldıranlar sadece ve sadece Kürt gençlerini dağlara çıkmaya götürürler. Henüz bıyıkları terlememiş gençlerin Molotof ve taşlarla tepkilerini gösterdikleri için yıllarca cezalara çarpıtılmaları sadece ve sadece cezaların olmadığı mekanlara bir akışı sağlar. Ve bu mekanlar bugün Ortadoğu’da sadece ve sadece dağlarda vardır…

Fırtınalı günlere doğru gidiyoruz. Hem de frensiz bir şekilde. Sahte İslamcılar ve onların mangurlatı Kürt halkının idam fermanı yeniden imzalanırken, Kürt gençlerinin ve onların öncü fedaileri olan gerillaların da boş durmayacakları açıktır. Gerilla yaklaşık 8 aydır eylemsizlik kararına harfiyen uymuştur. Misillemeler dışında gerilla tek bir eylem yapmamıştır. O çokça dile getirdikleri Tokat-Reşadiye eylemi dahi bir misillemedir. Halkımıza, Cudi’de şehit düşen gerilla yoldaşlarımıza ve en önemlisi de önderliğimizin nefessiz bırakılmasına karşı ortaya konulan bir öz savunma refleksidir. Ve bu refleksler giderek çoğalacaktır. Ve bu refleksler artık sadece dağlarla da sınırlı kalmayacaktır.

Var olma sorunumuz alenen inkar edilmişken, ince yöntemlerle toplum olma haklarımız reddedilmişken bizlerin yerimizde beklememiz istenmemelidir. Eylemsizlik kararımızı bizi tasfiye etmenin bir planı olarak ele alan zihniyetlerin ne kadar yanıldıklarını yakın süreç gösterecektir.

Bu insanoğlu çok garip bir yarattıktır. Bir kez gözü kararmış olsun artık buğulu görmeyi aşamıyor. Bir kez ihtirasları gelişmiş olsun artık durdurulamıyor. Bir kez iktidarın o kirli kârına bulaşmış olsun o artık bundan vazgeçemiyor. Rantın çekiciliği buradan geliyor herhalde.

Ancak şunu peşinen söyleyelim; fırtınalı günler geliyor. Çünkü tahammül etmenin de sınırları vardır. Tahammüllü olmanın da bir hududu vardır. Bu kadar saldırılara karşı artık gerillanın sessiz kalması beklenmesin. Gerilla giderek bu sürece müdahil olacaktır. Ve gerilla bir harekete geçti mi kimse onu durduramayacaktır. Harekete geçtikten sonra da kimse şikayet de etmesin.

Birileri Kürdistan’da tansiyonu yükseltirken ses seda yok. Birileri Kürdistan’da Hitler faşizmi gibi insanlarımızı kelepçelerle götürürken ses seda yok. Birileri gençlerimizi sokak ortalarında ölümüne dövülürken ses seda yok. Birileri Kürtlerin legal siyasetçilerini içeri tıkatırken ses seda yok. Hatta bir tık bile yok.

Yarın gerillalar olarak bu yapılanlara karşı meşru savunma hakkımızı ve asıl görevimiz olan halkı savunmayı aktifleştirmeye başlarsak kimseden ama kimseden ses seda çıkmamalıdır. Çıkmamalıdır çünkü ses çıkarma hakkınızı çoktan kaybettiniz beyler. Hem de çok fazla ses ve söz hakkınızı kaybettiniz.

Kasım Engin