Yıl 1948.
Yer Türkiye.
Diğer yer ABD.
Türkiye’den ABD’ye gidiş var.
Gidiş ama ne gidiş.
Türk ordusu içinde seçme baş katiller belirleniyor.
Bu seçme baş katiller Alparslan Türkeş, Ahmet Yıldız, Turgut Sunalp, Daniş Karabelen, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Faruk Ateşdağlı, Refik Tulga ve başka subaylarla birlikte toplam 16 subay idi. Rütbeleri teğmenlik ile albay arasında değişiyordu.
Onlardan önce 5 Ekim 1947’de Türk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak başkanlığındaki bir heyet ABD’ye gitti.
Omurtak’ın gidişinden sonra Türkeş ile birlikte 16 subay tam profesyonel kontrgerillacı baş katiller olmak üzere gönderildi.
İlk baş katiller partisi sabotajdan pusuya, pusudan suikasta kadar her türlü kontrgerilla eğitiminden geçirildiler.
Söz konusu subayların ağırlıklı kesimi Türk-İslam sentezci Türk kafatasçı ırkçılardı.
ABD’nin Kansas Eyaleti’nde eğitimlerini tamamlayan bu subaylar, tam profesyonelleşmiş baş katiller olarak TC Devleti’ne döndüler.
Onlar döndükten sonra TC Devleti, 1952 yılında NATO’ya girdi.
Aynı yıl kontrgerilla merkezi olarak “Seferberlik Tetkik Kurulu” oluşturuldu.
1965’te ismi “Özel Harp Dairesi” oldu.
1992’de ismi “Özel Kuvvetler Komutanlığı” oldu.
İsimler değişmekle birlikte kontrgerillanın katliamları katmerleşerek sürdü.
Kürdistan’ı viraneye döndürdüler.
Köyleri alev alev yaktılar.
İnsanları canlı canlı işkence ede ede, paramparça ede ede gömdüler.
Alev alev yaktıkları köylerde ve kentlerde bazen insanları, bazen hayvanları evlerle birlikte yaktılar.
On binlerce en nadide, en değerli, en pir u pak yurtsever insanımızı cayır cayır yaktılar, katlettiler. Dipsiz kör kuyulara attılar. Taşların altına attılar. Dağlara, bayırlara, nehirlere ve göllere attılar.
Bunlar olurken, Fetul-Münafıkçı medya mensupları, her şehit edilen Kürt yurtseverin şehit edilişini manşetten verirken, “şanlı ordumuz şu kadar terörist avladı” diye yazıyorlardı.
Her manşetleri işgalciliklerinin zafer çığlığıydı.
O dönemdeki Zaman, Türkiye, Yeni Şafak, Sabah ve Star gazeteleri ile Aksiyon dergisine bakılırsa, Fetullahçı basının kontrgerilla cinayetlerini, JİTEM cinayetlerini nasıl övdükleri daha iyi anlaşılır.
Şimdiye kadar Kürtleri katleden hiçbir kontrgerilla mensubu, direkt Kürtleri katletmekten yargılanmazken, Kozmik Oda’ya girildi safsataları ve Ergenekon safsataları ile Kürtlerin aldanacağı hesaplanıyorsa, asıl kendi kendini aldatan AKP ile Fetul-Münafıkçılardır.
Kürtler de bilmeli ki, Cemal Temizöz’ün yargılanmasının esas nedeni Kürtleri katletmesi değildir.
Kayseri’de Alay Komutanı iken, üç Fetullahçı astsubayı sorgulama emrini verdiği için, Fetullahçı savcılar ile hakimler tarafından zindana atılmıştır.
Fetullahçılar bununla şunu söylemek istiyorlar: “Ey Türk subayları istediğiniz kadar Kürdü öldürebilirsiniz. Tüm Kürtleri soykırımdan geçirebilirsiniz. Bizim örgütlememize ne kadar izin verirseniz, biz de o kadar Kürdün katledilmesi için hem size destek oluruz, hem de görmemiş gibi yaparız. Bir de öldürdüğünüz Kürtleri her zaman verdiğimiz şekliyle ‘terörist’ diye medyamızda veririz.
Ama Kayseri’de olduğu gibi bizim eğittiğimiz Fetullahçı subayları sorgularsanız, biz de sizin Kürdistan’daki katliamlarınızı deşifre eder ve zindana girmenize neden oluruz”.
Özcesi AKP ile Fetul-Münafıkçıların, öyle ciddi middi ne bir Ergenekon operasyonu var, ne de Kozmik Oda’daki soykırım belgelerini kamuoyuna açıklama durumu var.
AKP ile Fetullahçıların yaptığı tek şey var:
“Devşirme Ergenekon” yerine “Devşirme Fetul-Ergenekon” örgütleme durumları var.
Nasıl ki, 1948 yılında Türkeş gibi subaylar ABD’de eğitime gönderilerek, TC tam olarak kontrgerilla cumhuriyetine dönüştürüldüyse, aynı şekilde şimdi farklı bir şekilde Fetul-Ergenekon Cumhuriyeti hızlı adımlarla oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu amaçla Fetul-Münafıkçıların gazetesi Zaman Gazetesi yazarı ve Polis Akademisi başkanı Zühtü Arslan, Fetul-Münafıkçıların gazetesi Taraf Gazetesi yazarı ve başkomiser Emrullah Uslu, Fetul-Münafıkçıların gazetesi Taraf Gazetesi yazarı Polis Akademisi başkan yardımcısı Önder Aytaç, Fetul-Münafıkçıların gazetesi Zaman Gazetesi yazarı ve Polis Akademisi yöneticilerinden İhsan Bal ve yüzlerce polis ABD’ye gönderilerek 1948 yılındaki gibi kontrgerilla eğitimlerine tabi tutularak geri geldiler.
Şimdi bunların hepsi “Devşirme Ergenekon” yerine “Devşirme Fetul-Ergenekon’u”hızlı bir şekilde örgütleme çalışmalarında yer alıyorlar.
Kontrgerillanın karargahı “Özel Kuvvetler Komutanlığı” başta olmak üzere, tüm kontrgerilla kurumları olduğu gibi duruyor. “Kozmik Oda” da olduğu gibi duruyor.
Sadece değiştirilen kadrolardır.
Ayan beyan olarak “Katı Türk Irkçısı” subay ile polislerin yerine Türk-İslamcı sosuyla tatlandırılmış “Fetul-Münafıkçı Katı Türk Irkçısı” subay ile polisler getiriliyor.
“Katı Türk Irkçısı” subay ile polisler tenhalarda ve maskeli yöntemlerle Kürtleri bir bir ve yahut topluca katlederken, “Fetul-Münafıkçı Katı Türk Irkçısı” subay ile polisler, AKP çıkardığı kanunlarla artık çok açık bir şekilde Kürtleri katletmektedirler.
Mevcut durumuyla Devşirme Ergenekon’un yerini alan Devşirme Fetul-Ergenekon bin kat daha tehlikelidir.
Kürtler AKP ile Fetul-Münafıkçıların oluşturduğu yeni Ergenekon örgütlemesi olan “Devşirme Fetul-Ergenekon’un” ne kadar eski Ergenekon’dan bin kat daha tehlikeli olduğunu iyi görmeye başladılar.
Hele Kürt gençliği, bunu daha iyi görmeye başladı.
Kürt gençliği bu “Devşirme Fetul-Ergenekon’u” yenmenin tek yolunun gerillaya katılarak ona karşı savaşma olduğunu da biliyor.
Acaba AKP ile Fetul-Münafıkçılar bunu fark etmişler mi?
Özgür Bilge