2012 yılı Kürdistan’da başka geçecektir. Dolu ve dolgun geçecektir. Kader belirleyen bir yıl olacaktır.
Yukarıda söylenenleri sadece biz söylemiyoruz. Yaşanan gerçeklerle bağlantılı olarak bölge ve dünya gerçekleri bunları alenen dile getiriyorlar.
Yaşanacak olanları kestirebilmek esasta başarının yarısı diyorlar. Ancak sadece yarısıdır. Belki de bu yarıdan daha fazla önemli olan ise öngörülenlere göre kendini konumlandırmaktır. Buna göre kendini hazırlamaktır. Başka bir deyimle örgütlemektir.
Örgütlü olmak ne demektir? Örgütlü olmak demek planlı, programlı yaşamaktır. Olup biteceklere karşı kendini hazırlamaktır. Bilinçlice olup bitene katılmaktır. Yapmak istemek istediklerimizin gerçekleşmesi için öncelikli olarak kendimizi bunları yapacak hale getirmektir. Bu ise ciddi bir şekilde bilinç düzeyinde hazırlık demektir. Kimisi buna zihinsel hazırlık diyor. Eskilerde buna biz ideolojik donanım diyorduk.
Evet, zihinsel olarak kendimizi hazırlamak önemlidir. Zihinsel hazırlıkla birlikte zihnimizde geçenleri dile getirmek için çalışmaktır. Buna biz söz gücü diyelim. Söz gücünü yakalamışsak, yapacaklarımızı yapabilmek için çevremize açılmaktır. Onları söz gücümüzle ikna olduklarımıza, doğru bildiklerimize çekmek için uğraşmaktır. Yani emek sarf etmektir. Emeğimiz esasta insanları bir amaç doğrultusunda bir araya getirmektir. Bir araya getirdiğimiz insanları eyleme döktüğümüz an artık bir örgütlülüğe başlamışızdır. Ve ortaya koyduğumuz eylemin ve eylemlerin sonuçlarını toplamak artık örgütlüğümüzdür.
Evet, önce kendimizi olup bitene karşı sorumlu göreceğiz. Olup bitene karşı kendimizi ikna edeceğiz. Olup bitenlere kendimizi katacağız. Hani “Kendini Bil” ilkesi temelinde önce kendimiz olup bitenlere karşı, olup biteceklere karşı kendimizi hazır hale getireceğiz ki başkalarını olacaklara katalım, kazanalım ve örgütleyelim.
Tekrar yazımızın başına dönersek: “2012 yılı Kürdistan’da başka geçecektir. Dolu ve dolgun geçecektir. Kader belirleyen bir yıl olacaktır.” Bu söylenenlere inanıyorsak o zaman kendimizi buna göre dediğimiz gibi konumlandıracağız. Buna göre kendimizi bireyselliklerden, keyfiyetçi ve sıradan yaklaşımlarımızdan kurtaracağız. Kendimizi tümden adeta tepeden tırnağa disipline edeceğiz. Bir dakikamızı bile boşa geçirmeden tüm yan ve suni çelişkileri bir köşeye bırakarak ilk elden işin içine gireceğiz.
Tarihi bir süreçten geçiliyor. Ortadoğu kaynıyor. Irak kaynıyor, Suriye kaynıyor, İran kaynıyor, Ortadoğu’nun geneli kaynıyor ve Türkiye kaynıyor. Bu durumda şunu açıkça belirtelim: Kim çok güçlü kendisini hazırlayıp yani örgütleyerek işin içine girerse kazanacak olan o ya da onlar olacaktır.
Türkiye devleti giderek faşizan bir yapıya kayıyor. Biz Kürtlerin kanımızla, canımızla elde ettiğimiz tüm değerlere karşı bir saldırı içerisindedir. Öncelikli olarak önderliğimize karşı bir saldırı içerisindedir. Demokratik Kürt siyasetine bir saldırı içerisindedir. Kürtlerin onlarca emekle elde ettikleri sivil toplum örgütlerine bir saldırı içerisindedir. Kürt gençlerine, Kürt kültürüne, diline ve cümle tüm değerlerine karşı bir saldırı içerisindedir. Gerillasına karşı kimyasal kullanmak dahil bir saldırı içerisindedir. En son ise Roborski’de 34 sivil Kürt gencini bilinçlice hedefleyerek katletmiştir.
Evet, TC devleti daha doğrusu Yeşil Türkî Faşist TC devleti giderek topyekun özgür kürde karşı bir saldırı içerisindedir. Bu saldırı gücünü ABD’ deden ve de her zaman ortada ekonomik çıkarları için sessiz kalan Avrupa’dan almaktadır.
Ancak dediğimiz gibi Ortadoğu’da her şey kaynarken Kürt özgürlük hareketi olarak eskisinden çok daha fazla imkânlarla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Ortadoğu hiç olmadığı kadar Kürt özgürlük hareketine açık hale gelmiştir. Karşımızda faşizmi aşarak ileri faşistleşen bir devletin sorunlu olmadığı tek devlet ve yapı kalmamıştır. İran'la, Ermenistan’la, Yunanistan’la, Kıbrıs’la, Suriye’yle, Irakla, İsrail’le özcesi etrafta ne kadar böyle yapı varsa hepsi itiş kakış içerisindedir. “Sıfır sorun” politikasından herkesle “hır cır sorun politikasına” geçmiştir. Ve bu hır cır kesintisiz devam edecektir.
Evet, 2012 yılı sıcak ve dolgun geçecektir. Her yılda kesinlikle farklı geçecektir. Sıcak bir yıl olacaktır. Öyle ki tüm bölgeyi ısıtacak kadar sıcak geçecektir.
“Doğrular her zaman başarı kazanırlar, yanlışlar her zaman olumsuzluğa yol açarlar.” Böyle değildir. Böyle olması için diyoruz ki gençler sıcak günlere hazır olalım. Yeni bir 15 Şubat’a gitmeden önce Kürt özgürlük hareketinin sembollerinden olan Viyan Soran yoldaşın 2 Şubat’taki şahadet yıl dönümü vesilesiyle güçlü örgütlü olalım. Yine 170 gündür süren tecride karşı topyekûn direnişe geçmek için örgütlülüğümüzü tamamlayarak harekete geçelim.
Evet, 2012 yılı çok farklı geçecektir. Renkli ve sıcak geçecektir. Buna hazır olalım. “Sessiz çığlıkları ancak yürekler duyar” ancak biz sadece yüreklerin duyacakları çığlıklar atmayalım, tüm dünyanın duyacakları çığlıklara sessimizi herkese duyuralım.
Kasım Engin