Kürtler artık kara delikler tarafında yutulup yok edilecek basit birer enerji parçacıkları değildirler. Her gerçek Kürt insanı güneşten birer parça olmuştur ve ondan yansıdıkları, geldikleri gibi tekrar ona doğru akarlar. Kendine gelmiş ve gelmekte olan Kürt insanı güneşe doğru aktıkça daha da parladığını ve sonsuza dek varlığını aydınlığa kavuşturduğunu bilir. Bu bilinçte olan Kürtler bundan sonra karanlığı çağrıştıracak veya karanlığı geri getirecek her hangi bir dayatmayı asla kabul etmez ve gerekirse bu uğurda canını vermekten hiç çekinmez. Artık bir gelenek haline gelen Amara yürüyüşü her hangi bir yürüyüş değildir. Tarihte çokça örneği olan herhangi bir haç ziyareti veya bir ermişin dergâhına varma merasimi de değildir. Öğle toplumun daha fazla tüketime kışkırtıldığı herhangi bir doğum gününü kutlama şekli de değildir. Bu Kürt insanının kendi önderliği şahsında hayata duyduğu büyük anlam, varlığıyla ulaşılan büyük sevinç, özgürlük bilinci ve eylemidir. Amara’ya giden her insan, güneşin ışığıyla yıkanmaya, arınmaya, özüne kavuşmaya gittiğini, orada kötülüklerinden arınmaya, halkını, dolayısıyla kendini sevmeye onurlanmaya gittiğini çok iyi bilir. Çünkü orada insanlık, özgürlük, dolayısıyla kendisi tohumlanmış, filizlenmiş ve meyve verir çağa gelmiştir. Bunu tatmaya, tadında kendine gelmeye, kendisi olmaya gitmenin önünde hangi güç durabilir?
Bir kere Kürt halkı bir önderlik sahibi olmanın ne anlama geldiğini çok iyi öğrenmiştir. Onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl önderliksiz yaşamanın acısını onun kadar duyan başka bir halk daha yoktur çünkü ya da olsa da çok azdır. Tarihin en köklü halkı ve kültürü olduğu halde binlerce yıl önderliksiz kalmış, çıkan dürüst önderliklerin pek çoğu kısa sürede tasfiye edilmiş, dolayısıyla bu kişilikler ona gerektiği gibi önderlik edememiş, öngörülen menzile ulaştıramamıştır. Geriye önderlik diye ortaya çıkan maskeli, sahte, hain kişiliklerin kendi şahsi, ailevi çıkarlarıyla ortaya çıkanları kalmışlardır ki, bunların da kendi nazarındaki yeri çoktan netleşmiş, anlaşılmış bulunmaktadır. Hala önder, siyasetçi, aydın diye ortaya çıkan, ama kendilerini en ucuz şekilde düşmanına pazarlayan, kendi katilinin sevdalısı bu tür kişiliklere öfkeyle, nefretle, tiksintiyle bakmakta, hatta onlara duydukları öfkenin etkisiyle kendi gerçek anlamı olan önderliğiyle daha fazla bütünleşmektedir.
Bu günkü Amara yürüyüşü, kendine verilen değerin, ulaşılan anlamın, varlığıyla duyulan sevincin ve özgürlük aşkının yürüyüşüdür. Kürt insanı, bu gün hayata gözlerini açmış olmanın, kendisi için hazırlanmış kötü kadere merhaba demek, ona razı olmak, buyun eğmek olmadığını, böyle sürüp gelen kaderi yenmenin nasıl mümkün olduğunu ve daha da olabileceğini bütün bilinci, heyecanı ve kuvvetiyle göstermektedir. Bu öylesine bir heyecan ve bilinçtir ki karşısında, ne kendini bilmez ve tarihin gücünden haberi olmayan son derece saygısız o içişleri bakanının yayınladığı yasaklama genelgesi, ne de yarın tarihin lanetle anacağı malum hükümetin veya hükümet üyelerinin engelleme çabası asla kar etmez. Bu halk bildiği gibi güneşine doğru akmaya devam edecek, kendi doğum gününü dilediği gibi dilediği şekilde kutlayacaktır. Bu kutlamayı Amara yürüyüşüyle gerçekleştireceği gibi, oraya ulaşma imkânının olmadığı her yerde de gerçekleştirecek, önderliğinin asla yalnız olmadığını, olmayacağını bin bir çeşit kutlamayla gösterecektir. Ama sadece bu günle de sınırlı kalmayacak, önderliğinin özgürlüğü için bu kutlamayı bundan böyle gelecek her günün özgürlük eylemine dönüştürecektir. Bütün bir yıla yayılacak şekilde bundan böyle önümüzdeki her gün bir eylem günüdür. Kürt insanı kendi önderliğine duyduğu bağlılığı her gün gerçekleştireceği eylemliliklerle gösterecektir. Tıpkı geride bıraktığımız Newroz’da yaptığı gibi. Yapılacaksa bir kutlama ancak böyle anlam kazanabilir. Gelecekse özgürlük ancak böyle ve daha fazlasını yaparak gelebilir. Ve biliyoruz ki, bunun bilincinde olmayan Kürt yoktur artık. Kürtler Güneşten geldikleri gibi güneşe doğru gitmeyi de bilecek, ışılanacak, parlayacak, daha fazla aydınlanacak kendi özgürlüğünü, dolayısıyla önderliğinin özgürlüğünü gerçekleştirene kadar tek bir gün dahi yerinde rahat durmayacaktır.
Selam olsun Güneşe doğru akanlara ve Güneşten bir parça olanlara.
Selam olsun yüreği özgürlük ateşiyle dolu olanlara.
Selam olsun kendi doğum gününe gerçek anlamı verenlere ve ona göre davrananlara.
Işık olun, kutlu olun, özgür olun.
Doğum gününüz kutlu olsun.
Sabri Tolhıldan