Kürtler 15 Şubat’ı "Kara gün" olarak anıyor ve lanetliyor. 15 Şubat 1999 komplosunun her yıldönümünde kendini yenileyerek komploya karşı yeni bir mücadele planı oluşturuyor. Bu durum tam on altı yıldır böyle sürüyor. Fakat komplonun on yedinci yılına giriş biraz daha farklı yaşanıyor. Tıpkı sekizinci yılına giriş gibi. Tıpkı Viyanvari bir ruh ve bilinçle. Yani uluslararası komployla birlikte yaşamayı reddederek ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü isteyerek!
Zaten bu nedenle komploya karşı özgürlük yürüyüşleri daha Şubat başından itibaren başlamış bulunuyor. Komploya karşı öfke ve tepkinin çok daha derin olduğu anlaşılıyor. "Öcalan’a Özgürlük" talebini Kürtlerin daha güçlü bir biçimde dile getirdiği gözleniyor. Dolayısıyla dört parça Kürdistan’da bu 15 Şubat süreci daha büyük eylemlerle geçeceğe benziyor. Kürtlerin "Öcalan’a Özgürlük" talebini sürekli ve çok daha güçlü bir biçimde dayatacağı anlaşılıyor.
Bu konuda Avrupa’daki Kürtler her zaman öncü oldular. Komploya karşı mücadelenin sürekli bayraktarlığını yaptılar. Bu yıl da benzer bir durum yaşanıyor. Avrupa’daki Kürtler daha Şubat başından itibaren özgürlük yürüyüşüne başlamış bulunuyor. Belli ki mevcut kararlı yürüyüşlerini geliştirerek sürdürecekler ve mutlaka başarı elde etmek isteyecekler. Bu inançla biz de tüm özgürlük yürüyüşçülerini, üç koldan Strasbourg’a yürüyen ve 15 Şubat komplosunu lanetleyerek Önder Abdullah Öcalan’a özgürlük isteyen herkesi selamlıyor, başarı dileklerimizi ifade ediyoruz. On altı yıldır komploya karşı "Güneşimizi karartamazsınız" şiarıyla fedai direnişi yürüten tüm kahraman şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.
Ankara'daki hesap İmralı gerçeğine uymadı
Aslında şimdiye kadar onlarca kez uluslararası komplo boşa çıkartılarak yenilgiye uğratıldı. Unutmayalım ki, uluslararası komplo 9 Ekim 1998 günü harekete geçirildi ve esas amacı kim vurduya getirilerek Önder Abdullah Öcalan’ın imha edilmesiydi. Bizzat ABD Başkanlığı tarafından yürütülen bu plan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dikkatli ve duyarlı tarzıyla boşa çıkarıldı. Ardından gelen dört buçuk aylık küresel takip sonuç vermeyince, idam edilir hesabı ve beklentisiyle 15 Şubat korsanlık eylemi planlandı.
Göstermelik İmralı mahkemesinin idam kararını da, yine Önder Abdullah Öcalan’ın barış ve demokratik çözümden yana çok kararlı tavrı ile Kürt halkının ve Özgürlük Hareketinin Önder Abdullah Öcalan etrafında kenetlenmesi boşa çıkardı. Bülent Ecevit başkanlığındaki DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti, idamı Türkiye’nin yararına görmeyerek, böyle bir durumun Türkiye’yi sonu gelmez bir çatışma içine sokacağını anlayarak, idam yerine İmralı işkence sistemi içinde "çürütme politikası" ile sonuç almayı tercih etti.
Bilindiği gibi, bu temelde İmralı mücadeleleri süreci başladı. 2000-2002 yılları arasında söz konusu Ecevit hükümeti şansını denedi. Ecevit’in sosyal-demokrat çizgisinin başarılı olacağı, bu temelde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ideolojik olarak yenilgiye uğratılacağı hesap edildi. Fakat Ankara’daki hesap İmralı’da tutmadı ve en zor koşullarda bile çalışma ve düşünce üretme gücü gösteren Önder Abdullah Öcalan’ın dehası Ecevit sosyal-demokrasisini yenmeyi başardı.
İmralı mücadelesini 2003-2005 yılları arasında AKP hükümeti yürüttü. Bu sefer Tayyip Erdoğan’ın "İslami çizgisi" ile başarılı olunacağı, bu çizginin Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ideolojik yenilgiye uğratacağı hesaplandı. Hem Kürt halkının Müslüman olmasına ve hem de içten tasfiyecilik dayatılarak PKK’nin parçalanmasına dayanılmak istendi. Fakat Ankara’daki hesap bir kez daha İmralı gerçeğine uymadı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan demokratik konfederalizm çizgisini geliştirerek ve Kürt sorunu için "Demokratik Çözüm Planı" sunarak AKP’nin sahte İslami çözüm çizgisini de yenilgiye uğrattı.
Böylece aslında 2005 Newrozunda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın KCK sistemini ilan etmesiyle uluslararası komplo tümden yenilgiye uğramış oldu. Nitekim 23 Ağustos 2005 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yeniden "PKK’ye karşı topyekun savaş konseptini" kabul ederek söz konusu yenilgiyi kabul etmiş oldu.
Kürtler zafer kazanma sürecine girdi
O günden bu yana on yıldır yaşanan aslında öncekinin tekrarından başka bir şey değildir. Uluslararası komplo sistemi yeni bir şey üretememekte ve eski taktikleri daha yoğun güçlerle deneyerek süreci uzatmaya ve ayakta kalmaya çalışmaktadır. AKP’nin on yıldır yaptıkları aslında bir tekrardır. Uluslararası komployu başarıya götürmek ve bu temelde PKK’yi tasfiye etmek için iktidara getirilmiş olması, bu temelde görevlendirilmiş bir memur konumunda bulunması nedeniyle ısrar etmekte ve süreci uzatarak sonuç almayı umut etmektedir.
Fakat AKP’nin umut ve çabalarının da boş olduğu, Türkiye’nin tüm imkanlarını seferber etmesine ve özel savaşı inceltip derinleştirerek sürdürmesine rağmen PKK’yi tasfiye edemediği gibi Kürt özgürlük direnişinin gelişimini de engelleyemediği açıktır. Nitekim 2014 yılında Kürdistan’ın dört parçasında yaşanan gelişmeler bu gerçeği açıkça göstermektedir. Kürt Özgürlük Hareketi gittikçe çok daha fazla kitleselleştiği gibi, özellikle IŞİD faşizmine karşı Şengal ve Kobanê’de kazanılan askeri zafer Kürtleri ve Kürt Özgürlük Hareketi'ni küresel düzeyde demokrasi öncüsü haline getirmiştir.
Uluslararası komplonun on altıncı yıldönümüne işte bu gelişmeler temelinde girilmektedir. On altı yıl öncesine göre Kürtler şimdi çok daha güçlü ve örgütlü bir durumdadır. Kendi kendini savunabilen bir toplum haline geldiği gibi, IŞİD faşizmine karşı mücadelede özgür insanlığı savunan bir güç konumu da kazanmıştır. Dolayısıyla içteki gelişmeler kadar dıştaki gelişmeler de yaşanan zamanı Kürtlerin zamanı haline getirmektedir. Bu da kendini 15 Şubat komplosunu protesto eylemlerinde ortaya koymaktadır.
Belli ki uluslararası komploya karşı on yedinci yıl mücadelesi tamamen "Öcalan’a Özgürlük" hedefi temelinde geçecektir. Kürtler dört parça Kürdistan’da ve yurt dışında yürüteceği mücadeleyi bu hedef doğrultusunda yürütecektir. Önder Abdullah Öcalan’a özgürlük dışında hiçbir sonucu kabul etmeyecek ve bugün Avrupa’da başlattığı özgürlük yürüyüşünü bu hedefe ulaşana kadar sürdürecektir. Kuzey Kürdistan kentlerinde gerçekleştirilen özgürlük mitingleri bunu açıkça göstermektedir. Avrupa’da üç koldan başlatılan özgürlük yürüyüşü bu anlayış ve amaç temelinde olmakta ve kesin zafer kazanma iddiasıyla yürütülmektedir.
Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kadar kesintisiz olarak yürütüleceği ifade edilen bu direnişin kararlılıkla sürdürüleceği ve zafer kazanacağı açıktır. Şimdiye kadar mücadele etse de Kürtler zafer kazanamaz hesabı yapılıyordu. Şengal ve Kobanê zaferleri bu hesabın yanlış olduğunu ve Kürtlerin zafer kazanma sürecine girdiğini açıkça ortaya koydu. Bunun 15 Şubat komplosuna karşı da gerçekleşeceği açıktır. Bu temelde komployu bir kez daha lanetliyor, komploya karşı "Öcalan’a Özgürlük" şiarıyla mücadele eden herkesi selamlıyoruz!