Dünyanın neresine gidersek gidelim, devrim süreçleri olağanüstü süreçlerdir. Olağanüstülük ise normal olmamayı ifade eder. Yani sıradanlığın tersine sıra dışılığı gerektirir.
Bugün Rojava’da tamamen olağan dışı ya da olağanüstü bir süreç yaşanıyor. Kürtler ilk kez bu parçada kendi kaderlerini ellerine alıyorlar. Kendi yollarını belirliyorlar. Ya da nasıl bir yol izleyeceklerinin haritasını çiziyorlar. Bir anlamda pusulalarını çiziyorlar. Kendi yolunu çizmeye devrim diyorlar. Devrim ise dediğimiz gibi olağanüstü, hızlı, karmaşıklık demektir. Devrim anlarında her şey çok farklı bir şekilde gerçekleşir. Vuku bulur. Olmayacaklar olur, olacaklar olmaz. Normal olanlar normal dışı olur, normal dışı durumlar ise yaşamın normal hali olur.
Evet, bugün Rojava’da bir devrim yaşanıyor. Hem de dünyada eşine ender rastlanılan bir devrim. Dünyanın en kaotik bir mekanında, çok az bir sayı ile adeta dünyanın tümüne yüreğini ortaya koyarak gerçekleştirilen ve yaşanan bir devrim.
2012 yılının 19 Temmuz’unda Rojavalılar kendi yollarını daha doğrusu devrimlerini alenen ilan etmişlerdi. Bu yıl ise bu devrimlerini güçlü bir şekilde kutlamak isterlerken belki de bu yıl sadece bir devrimi değil, belki de kendi öz yönetimlerini ya da özerk yapılarını ilan edeceklerdi. En azından basından izlediğimiz kadarıyla böyle bir hazırlığın olduğuydu. Ne var ki Rojava devriminin karşıtları adeta bir cephede bir araya gelerek birden Rojava devrimine ve Rojava halkımıza karşı saldırılar başlattılar. Ve bu saldırıların çoğunda kesinlikle zırnık bir ahlaki ölçü görülmemiştir.
Bunlar yetmezmiş gibi sözde kendilerini Kürt ve Kürtlerin temsilcisi bilen yine sözde yurtsever sayan KDP gibi bir parti Kürdistan sınırını kapatarak, bu saldıranlarla aynı cephede yer aldıklarını göstermiş oldu. Özcesi öyle görülüyor ki Rojava’yı teslim almayı hedefleyen bir konsept var. Ve bu konseptin içerisinde çeteler, çeteleri destekleyen batılı devletler, çeşitli Arap devletleri, Türk devleti ve tabii gizli bir şekilde BAAS rejimi ve arkasında duranlarda var, bu komplonun içerisinde. Dediğimiz gibi bu komplonun iç ayakları olarak ise KDP ve Rojava’da olan uzantıları var. Hem de çok etkin ve aktif bir şekilde bu Kürtler yerlerini Rojava devrimine karşı yerlerini alıyorlar.
Şimdi böyle bir durumda yani olağanüstü bir süreçte, ya da var olma yok olma anlarında Kürt gençliği ne yapmalıdır?
Gençliği görevi ya da görevleri böyle tarihi bir an’da nelerdir?
Gençlik tüm dünya Rojava devrimine saldırmışken hangi tutumu takınacaktır?
Gençlik hem de Kürdistan gençliği Rojava böyle kuşatılmaya alınmak istenirken ne yapacaktır?
Bu ve benzer sorulara tam da cevap verme zamanı. Devrimlerin olağandışı yani olağanüstü süreçler olduğunu belirttik. Böyle süreçlerde herkesin yapacaklardan daha fazla şeyler katması gerektiği açıktır. Böyle anlarda bir miting yetmez. Bir protesto hiç yetmez. Bir imza, bir haykırış ya da bir taş alıp fırlatmakta yetmez. Böyle anlar tarihi anlardır. Böyle anlarda tarih bireylere, onurlu bireylere; “yürü ya kulum” der.
Evet, Kürdistan gençliği ve Kürdistan’a komşu yaşayan halkların gençlerine tarihin; “yürü ya kulum” dediği en güçlü anlardan birisini yaşıyoruz. Bunun için gençlik bir adım daha öne gelmelidir. Bir adım daha öne atmalıdır. Yani “bende varım” diyerek yönünü Rojava Kürdistan’ına vermelidir. Rojava Kürdistan her Kürdistanlı ve enternasyonalist gencin yardımlarını bekliyor.
Bilenler NURİ DERSİMİ’NİN:
“Ben sana, senin namus ve şerefini lekelememek için vatanın yalçın kayaları, müthişuçurumları üzerinden kendilerini halaskar ölümün kucağına atan binlerce gelin ve kızlarımızın feryadını inliyorum...!
Ben sana, senin hala bu gün bile, namert düşmenin kapısında esaret altında yaşayan, her gün, her an damla damla ölen, milliyeti, dili ve mukaddesatı tahkir edilen köle Kürtlerin derin feryadını ağlıyorum...
Onların sana, bir tek kelimede tekâsüf eden, amansız amir ve kahhar bir vasiyeti var:
İNTİKAM!
İntikam!...
Kürt namusuna sürülen lekeyi temizlemek için.
İntikam!...
Süngülenen yüzbinlerce Kürt yavrularının feryadını dindirmek için.
İntikam!...
Girdaplara atılan, ateşlerde yakılan gelin ve kızlarımızın Kürdistan afakında uğuldayan eninlerini teskin için.
İntikam!...
Darağaçlarının altında ölümü kahramanca selamlayan, "yaşasın hür ve müstakil Kürdistan!" diye haykırarak şehadet tacını giyen binlerce vatan kurbanlarının gayelerini tahakkuk ettirmek için.
İntikam!...
Kürdistan denilen harabezar anayurdun istihlasi için.
İntikam!...”
NURİ DERSİMİ yıllar önce böyle anlarda bir Kürt gencinin yine bu topraklarda yaşayan bir Kürdistanlı gencin ne yapması gerektiğini yazmıştır. Haykırmıştır.
Dikkat edilirse daha dün Halep’in yakında hiç bir şekilde silahlı olmayan sivil insanlarımıza nasıl insafsızca saldırarak katledildiklerini görmüştür. Üstelik birde fetvalar vererek, Kürtlerin katledilmesinin ve de kadınlarına el konulmasının helal olduğunu da ekleyerek bu vahşeti, insanlık dışı uygulamalara başvurmuşlardır.
İşte bu durumda yıllar önce NURİ DERSİMİ’nin dediklerine kulak vererek bir an önce yönümüzü Rojava’ya vermeliyiz. Ya da dağlara… Dağlardan isteyen Rojava’ya akar, ancak şimdiden binlerce Kürdistanlı genç Rojava’ya akarak düşen her Kürdistanlı gencin yerine onun silahını alarak özgürlük bayrağını yükseltebilir.
Evet, tarihi an şimdidir. Kürt halk önderliğinin dediği gibi, “tarih, şimdidir. Şimdi ise tarihtir.” Tarihi rolümüzü oynamak istiyorsak, tarihe yaraşır bir ad yazmanın temsilcisi olmak istiyorsak bir an evvel özgürlük yoluna adım atarak Rojava devriminin bir neferi olmalıyız.
“Tarih bugünümüzde gizli, biz ise tarihin başlangıcından gizliyiz” misali geçmişte Kürtlerin başına getirilenler yeniden yaşanmak istenmiyorsa, istemiyorsak o zaman bir an evvel ya da hemen şimdi Rojava’ya akalım.
Hayri Engin