HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Bu kez sıra Burkay’da
Hatırlayanlar bilir iki yıl önce işbirlikçilik üzerine bir yazı yazmıştık. Bu yazımızda ağırlıklı olarak işbirlikçiliği ve ihaneti ele almıştık.
O zaman şöyle demiştik:
İşbirlikçilik tarihten süzülerek gelen bir karakterdir. Kendi toplumuna karşı dışarıdan gelen güçlerin yanına geçerek kendi toplumunun aleyhine çalışana işbirlikçi demek yanlış olmaz. İşbirlikçi, özünde fırsatlar üzerinde yaşayan bir asalaktır. O, düşmanın yanına geçip kendisini ne zaman ve ne biçimde pazarlayacağını bilir. Bunu bilmezse o zaman işbirlikçiliği çok da para etmez.
Öyle sanıldığı gibi işbirlikçilik her zaman değer görmez. Toplumsal bünye sağlam ise ve bu bünyeyi etkileyecek dış güç yeterince güçlü değilse birilerinin dış güçle ilişkilenmesi ve kendi toplumu aleyhine işgalcilerin lehine çalışması değer görmez.
İşte işbirlikçilik öyle bir karakterdir ki kendince hep kazanmayı esas alır. Tarihin her safhasında aynı boyutta çıkmaması bundandır. Kendini her renge büründürerek yaşayabilmesi yetenek ister. En azından bukalemun olmak gerekir ki bu da sonuçta bir maharet ve kabiliyettir.
İşbirlikçiler genelde aç gözlüdürler. Biz Kürtlerde bu karakteri, tarihin çok gerilerine gidecek olursak konar-göçer aşiretlerde görürüz. Bir aşiret kendi hayvanlarını beslemek için daha fazla otlak yerine ihtiyaç duyar. Bunun için komşularıyla genelde meralardan kaynaklı hep biraz çatışık olur. Bu belki doğal da görülebilir. Ne de olsa ihtiyacını temin etmek için yaşama zorunluluğu vardır. Ancak alana yeni bir dış güç geldiğinde bir diğer aşiretin topraklarını, otlaklarını, meralarını alabilmek için dış gücün yanına geçerek komşu aşiretin üzerine gidebilir.
İşte bu nazik durumlarda işbirlikçilik müthiş para eder. Çok da fazla emek sarf etmeden yeni alanların sahibi olabilir. Rant elde edebilir. Böylesine yapıların bu tür güçlerin işbirliği ile kazanacakları çok, kaybedecekleri az şey vardır. Kaybedilecek olan toplumsal çıkar ve ahlak onun için hiçbir anlam ifade etmez. Dış güçlerin maşası olmakla elde edecekleri güç onlar için her şeyden çok daha değerlidir. Bu güçle, ailesi ve aşiretinin çıkarlarını korur, diğer Kürtler karşısında güçlenir ve onları ezebilir. Bunu yaparken de Kürt halkının özgür gelişimini engellediğini görmez. Çünkü Kürt halkı değil, dar çevresi ve kazanacakları onu ilgilendirir.
Biz Kürtlerin tarihinde böylesine kritik süreçler çokça yaşanmıştır. Kürdistan tarihi aslında bir işgaller tarihidir. Ve bunun için de bir işbirlikçilik ve işbirlikçiler tarihidir dememiz yanlış olmaz. Önemli bir karakter budur. Diğer bir karakter ise bu işbirlikçiliğe karşı gelişen direniş ve kahramanlıklardır. Kürtlerin tarihini belirleyen adeta bu iki olgudur.
“Tarihin belirli aşama ve dönemlerinde en göze çarpmayacak bazı tavır, davranışların çok büyük etkileri olabilir derler. Böylesine tarihi anlara kimileri geçiş aşaması, kimileri nazik ve kırılgan süreçler ve kimileride kaos aralığı diyor.” İşte böyle işgal süreçleri gerçekten nazik süreçlerdir. Var olma mücadelesinin sürdürüldüğü yıllar nazik ve kırılgan süreçlerdir. Ya direniş galebe çalar işgalciler def edilir yani özgürce yaşanmaya devam edilir, ya da işgalciler işbirlikçilerin özel çabalarıyla galebe çalarlar ve işgal başarı sağlar, işgal edilen topraklar ya da halklar köle olarak yaşamaya devam ederler. Böylesine nazik süreçlerde işte bir bireyin ya da bireylerin söyledikleri çok önemlidir, eylemleri çok önemlidir, doğru tarafta ya da yanlış tarafta durması çok önemlidir. Çünkü süreç kritiktir. Her bir kişi rolünün üstünde katkıda ya da karşıtlıkta bulunabilir.
“Söylemek istediğimiz tam da budur; nazik ve kırılgan süreçlerde küçücük bir yakınlık gösterisi belleklerdekilerin unutulmasına yol açabilir. Daha fazlası da olabilir. Coşku seliyle düşmanlar alkışlana bilirler. Sürecin karakteri böyledir.”
“Ortadoğu’nun ortasında ve her geçen gün önemi hissettiren sahanın başında Kürdistan gelmektedir. Dörde bölünmüş haliyle herkesin ilgisini ve dikkatini üzerine toplamaktadır. Kürdistan’da en etkili güç PKK’nin öncülük ettiği Kürt Özgürlük Hareketidir. PKK şahsında Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt Özgürlük Hareketi şahsında da Kürt halkı hedeflenerek etkilenmeye çalışılmaktadır. Sürecin nazikliğinden dolayı Kürt halkını tam da bu dönemeçte etkileyebileceklerinin hesabını yapmış olmalıdırlar ki Kürt halkının düşmanları komple bir devrim karşıtı hamleye kalkışmışlardır. Sadece bunu yapmıyorlar, KCK adı altında binlerce insanı zindana atıyorlar, en küçük gösteri tutuklama gerekçesi yapılıyor, gençlere pompalı silahlarla saldırı yapılıyor, halkımız gündüz ortasında bombalarla vuruluyor, gerillasına kimyasal silahlar sıkılıyor. Evet, özgür Kürt ezilerek yok edilirken özgür kürdün yerine geçirilmek istenenler özenle hazırlanıp piyasaya sürülüyorlar. Bunu entegre politika ya da strateji diyorlar. Kimisi buna stabilize etme yani düzleme diyor. Bunun içindir ki dikkat edilirse Kürt Özgürlük Hareketi karşıtı ne kadar güç varsa hepsi şaha kaldırarak konuşturuluyor, piyasaya çıkarılarak paralandırılmaya özendiriliyorlar.” 
İşte tam da bu süreçte geçmişten beri Kürt halkı içerisinde Kürtlerin birlikteliği önünde engel olmuş ama şöyle ya da böyle kendilerince bir Kürtlükle uğraşmış olanları da pazara sürülmelerini görüyoruz. Ne de olsa bu aralar işbirlikçilik para edecektir. Belki başka zamanlarda böylesine işbirlikçilere fazla yer verilmez, belki böylesine ipliği Kürt halkı tarafından açığa çıkarılanlara itibarda etmezler. (Edilmedikleri için 30 yıl boyunca kendilerini bir kediden bile mahrum bıraktılar.) Ancak Kürt Özgürlük Hareketinin bu en hassas süreçte kendisini çok güçlü hazırlayarak hamle yapma planlaması ve stratejisi içerisindeyken bunu durdurmanın yolları geçmişte ne kadar işbirlikçi varsa hepsini hem kullanarak hem de bir araya getirerek karşı bir cephe oluşturmalarını sağlamaktan geçtiğini de AKP biliyor.
Nede olsa Filistin deneyimi yakın bir deneyimdir. HAMAS’ı 1987’lerde kurdurarak ve sonra da önünü açarak Filistin hareketini zayıflatmaları ardından birbirine bırakarak adeta çıkmaz olan bir çözüm sürecine koymuşlardır. Hem güç olmalarını engellemişler, hem silahları karşı cephelere satarak büyük paralar kazanmışlardır hem de uluslararası arenada meşruiyetlerine gölge düşürmüşlerdir. Nede olsa boğaz boğaza geçmiş Filistin Kurtuluş Hareketlerine kim “bel bağlar” ki?
İşte Kürdistan’da tam da bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Belki Filistin'deki gibi askeri bir karşıt kontra gücü oluşturacak güçleri yoktur. Ancak geçmişte arta kalan, barutları tükenmiş, kılıç artıklarını bir araya getirerek Kürt Özgürlük Hareketine saldırmalarını sağlamak bir şeyler yapabilir. Bunu yaparken ne de olsa TRT 6 gibi yerlerde bunların birçoğunu idame edebilirler ve açılacak Kürtçe okul ya da kürsülerde bunları değerlendirebilme sözü verebilirler. Bir de 30 yıl önce Kürt Özgürlük Hareketinin doğuşuyla Kürt halkı tarafından dıştalanmış, kabul görmemiş, itilmiş ve tarih sahnesinde çekilmek zorunda kalan bu işbirlikçilerin bireysel intikam hırsını ekleyin, kan davası gütmelerini düşünün o zaman neden işbirlikçik hortluyor, hortlatılıyor sözlerine daha iyi anlam verilebilir.
Son zamanlarda bu kadar barutu tükenmiş sözde geçmişin namı diyar kişiliklerin-bunların bir kedisi olmasa bile-bu kadar öne çıkarılmalarının ve Kürt Özgürlük Hareketine saldırmalarının altında yatan gerçeklik bu yeniden palazlandırılan ve kıymetlendirilen işbirlikçiliktir. Siz buna daha başka kendini aydın sayan, ama özü itibariyle işbirlikçi olan para karşılığında yazan tiplemeleri de ekleyin, o zaman bu süreçte ne yapılmak istendiğini daha iyi anlayacaksınız.
Mangurtlar zamanı derken söylemek istediğimiz bunlardır. Mangurt belleksizleştirilen, şuursuz olan tümden birilerinin güdümünde kendi öz değerlerine saldıran kişi ya da kişilik olduğunu önceki yazılarımızda yazmıştık. Öyle görülüyor ki bu Mangurtlara yeni bir Mangurt daha eklenmiştir:
Burka yani Kemal Burkay... ve konuşma sırası onda. Önce Ensarioğlu, sonra Eker şimdi ise Burkay. Ve öyle görülüyor ki Akepe Mangurtları konuşturmaya devam edecektir.
Dileyen Mangurtluk yapmakta özgürdür ancak bizde ülkemizde belleksizleştirilmiş, kendi halkına karşı piyasaya bir silah olarak kullanılan Mangurtlarla mücadele etmekten özgür olduğumuzu herkes bilmelidir. 
Hayri Engin