Kürdistan halk Önderi Abdullah ÖCALAN şahsında gerçekleştirilen 15 Şubat uluslar arası komplonun 14 yılını geride bıraktık. Kürdistan halkı ve dostları Önder APO şahsında Kürt ulusuna karşı geliştirilen uluslararası komplonun yıldönümünü, uluslararası komplocu güçleri lanetleme ve “Önder APO’ya Özgürlük ve Kürdistan’a Statü” temelinde karşıladı. Ortaya çıkan eylem ve etkinlikleri satırbaşlarıyla da olsa değerlendirmek ve verilen mesajları ortaya koymakta yarar vardır.
Öncelikle uluslar arası komployu büyük direnişi, öngörüsü ve üretkenliğiyle boşa çıkaran Önder Apo’nun bu eşsiz direnişini saygıyla selamlıyoruz. Yine “ Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla fedai eylemi gerçekleştiren yoldaşları ve bu yılın komployu lanetleme eylemlerinde şehit düşen genç devrimci Şahin Öner’i bir kez daha saygıyla anıyor, anısına, uğruna canını verdiği amaçları olan Önder Apo’nun Özgürlüğü ve Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadeleyi zaferle taçlandırıncaya kadar sürdüreceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
Uluslararası komplo KCK Yürütme konseyi Başkanlığı, Kürdistan Halk İnisiyatifi ve Bölge inisiyatifleri, KCK kurumları, yasal Kürt siyaseti çağrıları temelinde Kürdistan milyonlarca Kürdistan halkı ve dostları Moskova’dan Beyrut’a Doğu Kürdistan’dan Avrupa’nın birçok yerinde büyük bir öfke ile protesto edildi, kınandı, lanetlendi. Ve Önder APO’nun özgürlüğü, Kürdistan’ın özgürlüğü için tam bir kararlılık ve irade ortaya konuldu. Hiçbir gücün ama hiçbir gücün bu kararlılık ve iradenin önüne geçemeyeceğini herkese gösterdi. Kaybedenin, mücadele ile geriletilenin uluslararası komplocular, Türk sömürgecileri, kazananın Kürdistan Halk Önderi Abdullah Öcalan, PKK, Kürdistan Halkı ve dostları olduğu çok net biçimde gözler önüne sermiştir.
Uluslar arası komploya ve soykırım gününe karşı Kürdistan halkı 1 Şubat 2013 tarihinden itibaren aralıksız bir biçimde giderek ivme kazanan, genişleyen ve radikalleşen eylemliliklerle protesto etmeye başlamıştır.
15 Şubat günü, başta Kuzey Kürdistan’ın bütün merkezleri olmak üzere Kürtlerin yaşadığı tüm alanlarda en yoğun katılımla karşılanmıştır. Kuzey Kürdistan’da hiç olmadığı kadar geniş bir alanda kepenkler indirilmiş, kontaklar kapatılmış, sömürgeci asimilasyon merkezlerine gidilmemiştir. Öğle saatlerinden itibaren yine tüm yılları aşan tarzda güçlü bir katılımla sokaklara inilmiş, protestolar gerçekleştirilmiştir.
Birçok merkezde de başta Cizre, Nısêbin, Amed, Wan, İstanbul, Qoser, Ceylanpınar, Gever ve Colemerg’de saatlerce sömürgeci Akp’nin katil polis sürülerine karşı aktif bir eylemlilik içinde olunmuştur. Saydığımız merkezlerin birçoğunda bu eylemlilikler birçok kez tekrarlanmıştır. Türk metropollerinde de Kürdistan halkı eylemlerini gerçekleştirmiştir. Strasburg’da geçen yılları aşan bir katılım düzeyi ortaya çıkmıştır. Bu yıl Rojava halkı yüzbinlerle cadde ve sokakları doldururken, Güney Kürdistan halkı ise tüm yıllardan daha fazla bir katılımla uluslararası komplocu güçleri ve Türk sömürgeci devletini lanetlemiştir.
Kuzey Kürdistan’da Kürt halkı birçok merkezde Kürdistan gençliğinin öncülüğünde Türk sömürgeciliğine karşı açıktan ve cepheden karşı koymuş ve meydan okumuştur. Belki de Kürdistan halkının uluslararası komploya yüklediği anlam şu üç sloganda dile gelmiştir. Birincisi, Kürt gençleri Amed’te sömürgeci Akp polisi ile çatışırken eline megafon alan bir Kürt gencinin polislere dönerek “faşist polis sürüleri Kürdistan’ı terk edin, defolun” sözüydü. Bir Kürt genci bunu olanca öfkesi, bilincinin ve yüreğinin birleşmiş sesiyle söylemesi önemliydi. Bunu şehrin en orta yerinde ve yüzlerine karşı söylemesi niteliksel bir ilerlemedir. Hem de bunu bir çatışma ortamında söylemesi altı çizilmesi gereken bir durumu ifade etmektedir. İkincisi, “Heta Ku… Serok APO Azad Nebe Aşitî Şaşîtîye” sözüydü. Öndeliğin özgürlüğü dışında hiçbir şeyi anlamlı bulmayacak kadar, Önderlikle bütünleşmiş bir halk gerçekliğine işaret ediyordu. Üçüncüsü ise “ Bu son 15 Şubat olsun!” pankartına yansıyan kararlı zafer iradesiydi. Yani Kürdistan halkının bir gün bile daha fazla Önder APO’nun İmralı’da esaret altında bulunmasına tahammülü artık yoktur. Başka da çarpıcı, söz, eylem ve pankartlar vardı. Sanıyorum, bunlar hepsini özetler nitelikteydi.
Yine bu süreçte Amed halkının Lice’de sömürgeci Türk ordusunun Kürdistan Özgürlük gerillasına dönük başlattığı imha operasyonlarına karşı başlattığı kararlı engelleme eylemliliğiydi. Burada da Amed’li gençler “ Bu dağlar bizimdir. Faşist ordu güçleri burayı terkedin” ifadesi de Kürdistan halkının Önder APO ve Kürdistan’ın özgürlüğü için neleri göze aldığı ve bu konudaki ulaştığı kararlılık düzeyini ortaya koymaktadır.
En önemlisi Kürdistan halkı bu eylemlerini Türk devletinin adeta birer açık zindana, karakola dönüştürdüğü şehir merkezlerinde ortaya koyması, Türk devletinin bu topraklardaki varlığının meşru ve kabul edilebilir hiçbir yönünün kalmadığının açık bir göstergesidir. Bunu hem de yıllardır sömürgeci akp devleti tarafından yoğun bir biçimde sürdürülen siyasi soykırım operasyonları ortamında yapması bu konuda ulaştığı sorgulama düzeyini göstermektedir.
15 Şubat uluslararası komplosuna karşı gerçekleştirilen bu eylemlerin diğer bir özelliği de sömürgeci faşist Akp’nin tam bir özel savaş operasyonu biçiminde geliştirdiği oyalama ve aldatma politikasına karşı Kürdistan halkının nasıl bir tutum içinde olduğunun ifadesi olmuştur. Sömürgeci Akp devletinin Başbakanı olan T. Erdoğan’ın ve ekibinin, yanına da Emine Erdoğan’a ekleyerek başlattığı aldatma-oyalama çabaları ve “Erdoğan bu sefer bu işi çözmede kararlıdır” diyerek kendisiyle beraber Kürtleri de aldatmaya çalışan Akp’nin psikolojik savaş operasyonuna malzeme taşıyan tiplerin bütün oyunlarını bozmuştur. AKP’nin oyalama ve ufak-tefek şeylerle avutma yaklaşımlarına karşı, yönünü Akp’ye değil, yönünü kendisine dönerek, “ne kadar serhıldan o kadar barış!”, yönünü dağlara dönerekte, “ne kadar savaş o kadar barış!” demiştir.
Bu eylemliliklerle, uluslar arası komplonun Akp tarafından yeni bir şeymiş gibi sunulan ama özünde güncelleştirilmiş topyekün savaşın bir ifadesi olan entegre stratejisine de ciddi bir darbe indirilmiştir.
Türk metropollerinde özellikle Akp döneminde yoğun bir biçimde ırkçı faşist saldırılarla korkutulup sindirilmeye çalışılan ve Anavatanları Kürdistan’dan koparılmaya çalışılan Kürtler bu yıl yönlerinin Anavatanlarına dönük olduğunu ve kimsenin de kendilerini bundan alıkoyamayacağını eylemsel duruşlarıyla daha çarpıcı bir biçimde göstermişlerdir.
Özellikle Kürdistan gençliğinin bir daha kitlesel bir biçimde sokaklara çıkıp uluslararası komployu protesto etmemesi için Şahin Öner yoldaşımızı alçakça bir yöntemle katletmesine rağmen, Kürt gençliğinin ve halkının daha kitlesel bir biçimde eylemlere katılması Şahin yoldaşın anısına bağlılığın bir gereği olduğu kadar, komploya karşı mücadelesinde ne pahasına olursa olsun her türlü bedeli ödeme pahasına kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Sonuç olarak; Kürdistan halkı uluslararası komplocuları bir kez daha ancak daha fazla katılımla lanetlemiş, sonuna kadar Önder APO’nun özgürlüğünde kararlı olduğunu göstermiştir. Kürdistan’da Türk sömürgecilerinin varlığına artık tahammüllerinin kalmadığını ifade ederek, ulusal birliğinin ve duyarlığını açıkça ortaya koymuştur. Akp’nin tüm hile, dalavere ve oyalama politikalarına pabuç bırakmayacağını dost düşman herkese göstermiştir. Adeta sömürgeci Akp ve onun reklamcılarına “kendin çal kendin oyna” ya da Rıha’ların dediği gibi “sen siye konuş” demişlerdir.
Önümüz bahar ve baharın en yalın ifadesi de NEWROZ’dur. Yani diriliş günü.
Yani özgürlük için Serhıldana kalkma günü.
Yani kendini güneşten ve ateşten yeniden yaratma günü.
Ve üç kibrit çöpü ile zulmü en karanlık yerinde MAZLUMCA tutuşturma günüdür.
Kürdistan halkı, kadınları ve gençleri bu Newroz’u Önder APO’nun özgürlük gününe dönüştürmeyi esas almalıdırlar. Bu sadece bir slogan ve talep düzeyinde kalmamalı. Gerçekleşmesine giden yolu açmalıdır. Eğer “kahrolsun uluslararası komplo ve Önder APO’ya özgürlük” diyorsak, işte önder APO’yu özgürleştirmenin yolu ve imkânı.
İşte 2013 NEWROZ’U!
İşte meydan
İşte yılların serhıldan tecrübesi!
Herdem Serhıldan