HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

28 Mart 2011 gecesi Uludere’ye bağlı Roborski yakınlarında TC ordusu tarafından bir katliam gerçekleştirildi.
Oraları bilenler olarak 12 saati aşkın bir zaman dilimi ardından genelkurmay sitesinde resmi yayınlanan açıklamanın 7. Şıkında: “Olayın meydana geldiği yer, bölücü terör örgütünün ana kamplarının konuşlu olduğu, sivil yerleşim yeri bulunmayan, Irak kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesidir“ denilmektedir. Malum AKP ise ancak akşama doğru bir Mangurt’un ağzıyla açıklama yapmıştı. Türk basını-bilinçli olarak Türkiye basını demiyoruz-ise kem ağızla bu olaya ilişkin Genelkurmay açıklamasından sonra kısmen değinme ihtiyacı duymuş, ancak AKP mangurt’unun yaptığı bu açıklaması ardından Türk basını haberler geçmeye başlamışlardır.
Bir ülkede basın hükümetin yani iktidarın ağzına bakarak haber yapıyorsa orada artık birçok şey yitirilmiştir. Denilir ya Bir toplumda namuslular namussuzlar kadar güçlü olmadıkça o toplumda kurtuluş yoktur” misali iktidarın ağzına kendisini bağlamış bir basın oldukça, resmi ideolojinin sınırları içerisinde hareket ettikçe, orada artık ahlaki yitim diz boyu yaşanıyor demektir.
Genelkurmaylığın açıklamasına yeniden dönecek olursak, bir kere insanlarımızın bombalandığı ve katledildiği yer Sinahtla yakından uzaktan alakası yoktur. Sinaht Haftanin alanının batı ucundayken, Roborski ise çok fazla Haftanin’in doğu yakasında sayılır.
İkinci husus ise oraları iyi bilenler olarak gerilla olarak, kullanmadığımız geçiş güzergâhları oluşlarıdır. Kaçakçılık yapan insanlarımızın yol güzergâhlarını hem onların güvenliği açısından hem de kaçakçılık yapan bir sürü insan içerisinde devletin örgütleyebileceği insanların da olabileceğinin hesabını da yaparak bu yolları kullanmayız. Ve on yıldır da kullanmadığımızı en baştan orada askerlik yapan, komutanlık yapan TC’nin ordu mensupları bilir.
Dahası başka işimiz yok da onlarca katırla kuzeye geçiş yaparak sözde eylem hazırlığına gireceğiz ve de Türk ordu güçlerinin kendi deyimleriyle en güçlü tekniklerle donatarak gözetledikleri bir arazi parçasına bu kadar kalabalık katırlarla geçiş yapacağız. Bu tek kelimeyle palavradır. Yalanın daniskasıdır. Ve biz gerillaya bir hakarettir. Canımızı sokaklarda bularak dağlara çıkmış değiliz.
Türk genelkurmayının ve hükümetinin doğruları söyleyip söylemediğini netleştirmek için sivil toplum örgütleri, siyasal partileri, çeşitli kurum kuruluşları ve tabii bir de Türk basın mensuplarını Roborski’ye bu olayın yaşandığı yere çağırıyoruz. Kendi gözleriyle etrafta ne kadar askeri tepe bulunduğunu, ne kadar gözetleme kulelerinin bulunduğunu, ne kadar güçlü bir teknik donanım bulunduğunu gelip görsünler. Ardından da kaçakçılık diye tabir edilen, ancak biz Kürtler için neredeyse zoraki parçalanmış sınırlar üzerinde yaşayanlar için ticaret ve geçim kaynağı olan, bu ciddi emek isteyen işin askerlerce bilinmemesinin mümkün olmadığını dediğimiz gibi kendi gözleriyle görsünler. Bu sınırlarda özelde de katledilen insanlarımızın geçiş hatlarında askerin bilgisi dışında kuşun bile uçamayacağını kendi gözleriyle görsünler.
Evet, tüm bunları gördükten sonra Paşalaşan Başbakanın:
Konunun takipçisi olduklarını Genelkurmay Başkanımdan tekrar duydum, dinledim. Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum..
Devlet milletini bombalıyor diye göstermek isteyen bir kısım medyanın gayetlerini de gayet iyi biliyoruz” sözlerinin de ne anlama geldiğini yeniden ele alıp değerlendirmelere tabii tutsunlar. Paşalaşan bir Başbakanın söylediklerini bile hazmedemezken hizbul- fettulah açılımın ve Kürt katliamının hazırlayıcısı olan Atalay ise:

Genelkurmay'ın tamamen şeffaf bir tutum izlediğini ve dürüstçe olanları anlattığını görüyoruz, Genelkurmay Başkanlığının açıklamalarından aldığım bilgiler çerçevesinde, İHA istihbarat kaynaklarımızdan biridir. Tespit edilen görüntülerin ilgili birimlerce analizi yapılmakta ve uygun vasıtalar ile ateş altına alınmaktadır” diyerek o da genelkurmaya arka çıkmaktadır.
Kendine Müslüman ve zoraki demokrat olan bu hükümetin ne kadar raydan çıktığını, ne kadar gerçeklerden koptuğunu, ne kadar insan değerlerinden uzaklaştığını yukarıda söylenen sözlere bakarak anlamak bile yeterlidir. Bir katliam yaşanmıştır ama katliam emrini verenlere teşekkür edilmektedir. Bu tek kelimeyle katliamın ortakça planlanıp uygulandığıdır. Kaza, yanlışlık olmuş olmanın ötesinde işlenen suçu bizatihi bu hükümet özelde de Erdoğan tarafından planlandığını göstermektedir.
Gerçekler çıplak olmayı sever derler misali, “hakikatlerin kötü bir huyu vardır; bir gün mutlaka ortaya çıkarlar.” Muğlalının katliamı aradan 13 yıl geçtikten sonra ancak açığa çıkmışken, 21. Yüzyılda yaşanan bu katliam aynı gece Kürt basını ve legal siyaseti sayesinde açığa çıkarılmıştır. Birde 33 kurşun olayında olduğu gibi bu katliamda kurtulan o değerli Kürt insanın sayesinde bu katliam açığa çıkarılmıştır. Yoksa dediğimiz gibi aynen on yıllar önce yapıldığı gibi yeniden gözdağı verilerek sessiz, kendi içine kapanmış, ürkek, tırsandı edilmiş bir topluluk yaratılmak istendiği açıktır.
ABD tarihinin en seçkin başkanlarından olan Abraham Lincoln zamanında: “Bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız” derken sanki bu sözü kendine en çok Müslüman diyen, kendine demokrat olan bu paşalaşan başbakan için söylemiştir.
Aynı sözlerle biz de Paşalaşan Başbakan için söylüyoruz: “Bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız.”
Şıho Dirlik