HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

polis fotoMalum ülkenin topyekun direniş halinde olduğu biliniyor. Hatta belirli kesimlerle ve gruplarla sınırlı kalan, gezi parkı ve AKP’nin son zamanlarda dikta rejimlerine nazire edercesine gerçekleştirdiği siyaset merkezli itirazlarla perçinleşen direnişlerin daha da gelişeceği ve yüksek bir doza ulaşacağı kestiriliyor.

Konunun üzerinden ve yaşananlara dair Erdoğan’ın yaptığı her söylem, çıkışlar ona misliyle dönecek.

Meydanları dolduranların taleplerini anlamayan, kürt sorununda yeni dönemin ruhunu kendine göre yontmaya çalışan, IMF’e borç ödemesi bitti diye vaveylayı koparan, faiz lobisine çatan-muhalefetin her türlüsüne hiddetle racon kesen Erdoğan; son çıkışını güvenlikçi söylemlerin üzerine oturtmaya çalıştı.

Neydi bu; “polisi de yedirtmeyeceğiz” diyen Erdoğan, kitlesel desteğinin arkasına veya önüne kamusal/kolluk desteğini de almak istiyor. polise yönelik öfkenin ve protestoların gelişmesinin yanı sıra, yaşanan bu tuhaf akıl tutulmasında polislerin veya diğer kamusal tepkilerin de önüne geçmeye çalışıyor Erdoğan!

Tüm bu siyasi hesaplarıyla birlikte; polisine kalkan olmaya çalışıyor haliyle.

Erdoğan’ın söylemi olan; “polisi de yedirtmeyeceğiz” demesi bir yana, son 14 gün içerisinde 4 polisin intihar etmiş olması işin renginin ve asıl meselenin çok farklı olduğunu gösteriyor.

Ortaya konulan bu veriye göre; Erdoğan’ın siyasi hamlesinin daha farklı olduğunu anlamak mümkün. En azından bu konuda yürütmeye çalıştığı siyasi hamlenin okumasını daha farklı mercilerde yapmamız gerekiyor.

Emniyetin de doğruladığı bu verilere göre; eğer bu intiharlar gerçekten de son süreçte yaşanan çatışmalarla bağlantılıysa, ilgili kesimlerin şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekiyor.

Yok olay böyle değil ve emniyetin dediği gibiyse; o zaman durumun ciddiyeti ve vahameti daha yakıcı olmakta!

Eylemlerde en ağır eleştirileri alan ve müthiş bir toplumsal basıncın altında kalan polisin, bugünlerde yaşanan durumlardan dolayı intihar etmişlerse; aslında bu durumun içinde çok zayıf da olsa gururun olduğunu gösteriyor.

Direniş alanlarındaki gençlerin pankartlarında; “polis onurlu ol, simit sat” diye yazması belki de onura bir davetti. Buna icabet mi etti polisler bu intiharlarla? Orası pek bilinmez, fakat devletin resmi söylemi olarak dile gelen; intiharların bu direnişler ve toplumsal akıl tutulmasıyla alakası yoksa, geriye kalan yorum olarak bu intiharların gelişmesi rutinmiş gibi öne çıkıyor.

Eğer bu ülkenin polisleri içinde her 3,5 günde bir intihar yaşanıyorsa gerçekten de durum çok ciddi ve kritiktir.

Tüm bunların üzerine bir de ülke başbakanı ve tüm olayların başaktörü konumundaki Erdoğan’ın polisine bu kadar açıktan sahip çıkması, ister istemez bütün yoğunlaşmaları ve okumaları birinci seçenek üzerinde topluyor.

Buna dayalı bir değerlendirmeye yapmaya çalıştığımızda Erdoğan; bu çatışmaların içindeki polisini sonuna kadar meydanlarda ve sokaklarda daha fazla tutmaya çalışıyor. Bundan dolayı da moral değeri olan bu açıklamayla aslında bu intiharlarla birlikte daha da açık bir gösteriye dönüşen polisteki karışıklığa ilk elden müdahale etmeye çalışıyor.

Esas bu politikalar ve şiddet eğilimli yaklaşımlarla; kendisinin polisleri yediği, yedirttiği gayet açıktır.

Toprak Cemgil