Rojava’da yüzlerine islam maskesi, dillerine islam kelamı yerleştirmiş, ama özünde vahşi, barbar olan El Kaideye bağlı El-Nusra adlı çeteler Kutsal Ramazan ayı bile demeden elli (70) Kürt insanını, elli Müslüman katlettiler. Öncelikle şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor, anılarına Kürdistan’ın her karışını özgürleştirme sözünü yineleyerek yazmaya başlıyorum.
Kürtler seçilerek, kadın-çocuk ayrımı yapılmadan bu öldürme olayı gerçekleştirildiği için de, bu bir soykırım ve insanlık suçudur. Kürtlerin soyunu ortadan kaldırmayı hedefleyen bu jenosidi kınamak, protesto etmek ve lanetlemek yetmez. Kürtleri tarihten silmeyi hedefleyen bu soykırımcıları, bir daha böyle birşeyi aklından dahi geçiremeyecek bir duruma getirmek gerekir. Başta Kürt ulusu olmak üzere, kendisini müslümanım, demokratım, sosyalistim ve hatta insanım diyen kim varsa Kürtlere karşı El Nusra adlı çeteci grupları ve ardındaki sömürgeci AKP hükümeti ve bazı işbirlikçilere karşı ayağa kalkmalıdır.
ANHA’nin çektiği görüntüleri izleyipte ayağa kalkmayan, vicdanı ayaklanmayan, bilinci isyan etmeyen insan, insan değildir, Kürt Kürt değildir. Herkes tereddütsüz, bir insan, bir demokrat ve bir Kürt olarak ayağa kalkmalıdır.
Rojava Kürtleri altmışlı yıllarda Amude’de sömürgeci Suriye rejimi Kürtlere karşı büyük bir soykırıma girişmiş, 350 insanımız katledilmişti. 2004 baharında da, benzer saldırıları rejim gerçekleştirmişti. Kürtler soykırım kıskacı altında bulunan bir halk konumunu sürdürmektedirler. Dün Koçgiri, Palu-Genç-Hani, Zilan, Dersim, Halepçe, bugün ise Halep’te soykırım gerçekleştiriliyor. Dün bunu rejimler, devletler yapıyordu. Bugün ise, sözümona muhalefet yapıyor. Dün henüz devletleşmeyen direniş konumunda olan Türk ırkçıları Koçgiride soykırım yapmıştı. Bugün de El-Nusra vb. çete grupları henüz muhalefet konumunda iken soykırım gerçekleştirmektedirler.
Amaç açıktır, Kürtlerin özgürlüklerine kavuşmasını engellemek, Rojav devrimini tasfiye etmek ve Kürtleri bir daha ayağa kalkamaz, direnemez konuma getirmektir. Bu kapitalist modernite güçlerinin öteden beri bir planıydı. Lozan konferansı somut olarak bu suçun planlandığı bir konferanstır. Bugün de yetmiş masum Kürt insanının, ki bunların çoğu kadın ve çocuktur. Yine yüzlercesinin kaçırılarak rehine alınması sözkonusudur. Şimdi bu soykırım değil de nedir. Peki neden “müslüman AKP” bu soykırıma karşı sessiz? Peki neden “ hak ve özgürlükler merkezi Avrupa” sessiz? Petrole bulanmış karabatak kuşunu müdahale gerekçesi sayan ABD sözkonusu katledilen Kürtler olunca neden sessiz? Rojava Kürtlerinin haklı olarak kendilerini yönetme hakkını dile getirmeleri karşısında demeç üzerine demeç veren bu çevreler bu katliam ve soykırımın arkasındaki güçlerdir. Peki Kürtler kendi kendisini savunmasınlar da, soykırıma, katliama mı uğrasınlar?
Sözümona Suriye muhalefetiyle başta ABD olmak üzere bazı temel güçler görüştü, görüşmektedir. Türk sömürgeci devleti de her türlü desteği sunmaktadır. Dolayısıyla bu katliamın arkasında görüşen güçler vardır.
Kürtlere karşı birleşen tüm El-Kaideye bağlı grupları neden böyle bir dönemde Kürtlere saldırmaktadırlar? El-Kaideci gruplar çok kısa sürede Esad rejimini devirerek iktidar olacaklarını düşünüyorlardı. Fakat bilinen gelişmeler nedeniyle rejim ömrünü uzatıp, hatta rejim karşı saldırıya geçecek kadar kendisine güven duyunca, kısa sürede iktidar olma planları bozulan çeteler, Türk devletinin yakın korumasını elde etmek için, Rojava devrimini tasfiye ederek, Kürdistan’ı kendisine kalıcı bir üs haline getirmeyi hedeflemişlerdir. Aksi taktirde kendileri tasfiye olacaklardır. Suriye rejiminin etkin olduğu sahalarda ilerleyemeyen bu çeteler, bu nedenle de en vahşi yöntemlerle Kürtlere ve onların devrimine saldırmaktadır. Kürtlere saldırarak aynı zamanda Türk devletinin desteğini sürekli kılmayı amaçlamaktadırlar. Daha açıkçası, Rojavayı kendi geri cepheleri yapmak istemektedirler. Burada soluklanıp, eğitim yaparak ve türk devletinden her türlü desteği alarak bölgede kalıcı olmak istemektedirler. Strateji ve zihniyet budur. O açıdan saldırıları sıradan ve geçici olarak görmemek gerekir. Bu durumda da çok daha fazla saldırgan ve vahşi olacaklarını öngörerek, ona göre bir yaklaşım içinde bulunmak gerekmektedir. Rejim tarafından geriletilmiş, iktidar olma konumunu yitirmiş, Kürdistan’da da tutunamayan bir çete grubu kendisini nasıl yaşatacak? Dolayısıyla Kürtlere saldırmayı ve kendilerine yer açmayı kendileri için ölüm-kalım savaşı olarak görmektedirler. Bu açıdan da saldırıları öyle kısmi, geçici olarak görmemek gerekir.
Aynı şekilde Sömürgeci Suriye rejimi de bu durumdan yararlanmak istemektedir. Fırsat buldukça o da Halep’te Kürtlere saldırmaktadır. Dolayısıyla farklı, hatta birbiriyle savaşan güçler olsa da Kürtler ve hakları sözkonusu olduğunda bir yerde birleşmektedirler.
Tasfiye edilen, darbelenen Rojava devrimi, tasfiye edilen Kuzey Kürdistan devrimi başta olmak üzere tüm Kürdistan’dır. Ve devrimle elde edilen tüm kazanımlardır. Tüm ulusal-toplumsal kazanımlar tehlikeye girer. Buna Güney Kürdistan da dahildir. Hiç kimse kendisini kandırmamalıdır. Dolayısıyla Kürtler ve Kürdistan tehlike altındadır. Sadece Kürtler de değil, Aleviler, Asuriler, Keldaniler, Ermeniler vb. halklar ve inançlar da tehlike altındadır.
Kuzey Kürdistan devriminin başarısı, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, Önder Apo’nun özgürlüğü ve bölgenin gerçek anlamda demokratikleşmesinin yolu Rojava devrimini savunmaktan geçer.
Bu açıdan kuzey Kürdistan’daki güçlerin 4 Ağustos’ta Ceylanpınar’ da yapacakları etkinlikler önemlidir. Urfa Valisinin böyle bir mitingi engellemeye çalışması, aslında AKP devletinin bu soykırımdaki payını da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla herkesin daha güçlü bir kararlılık, örgütlülük ve serhıldan ruhuyla harekete geçmesi daha fazla bir gereklilik halini almıştır. Ancak bu bir-iki günle sınırlı olmamalıdır. İslahiye’den Mardin’e kadar sınır hatlarında bulunan Kürt gençleri, kadınları ve tüm halkımız bu el-kaideci çetelerin rahatça dolaşmalarına, etkinlik göstermelerine izin vermemeleri gerekir. Elbette bu da örgütsüz ve rastgele olmak. Örgütlü bir çabayla bu önlemleri almak mümkündür. Bugüne kadar bunun yapılmaması da hepimiz için bir özeleştiri konusudur.
Esas görev budur. Her welatparez esas olarak bunun için çalışmalıdır. Kuzey Kürdistan’ı Rojava için bir geri üs durumuna getirmek isteyen bu çetecilere karşı herkesin daha örgütlü ve bilinçli hareket ederek üzerine düşeni yerine getirmesi gerekir.
Herdem Serhıldan