HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

ypg savascilari_fotoÖzgür ve demokratik bir yaşam inşa etmeye çalışan Rojava halkına yönelik son üç aydır alçakça saldırılar yöneltiliyor. Adına Cephetül Nusra denilen, El Kaideci olduğu söylenen, gerçekte ise ne idüğü bilinmeyen bazı çete grupları, insanlık dışı vahşi yöntemler kullanarak katliamlar yapıyor. Kürt soykırımı Rojava Kürdistan’da bu biçimde gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bir Kürt-Arap çatışması yaratabilmek için bazı güçler alçakça çaba harcıyor.
Bu çerçevede Kamışlo’da gerçekleştirilen bir saldırıda Kürt Yüksek Konseyi Diplomasi Komitesi Üyesi İsa Hıso vahşice katledildi. Halep’te iki köyde gerçekleştirilen katliamlarda ellinin üzerinde sivil Kürt, kadın ve çocuk vahşice öldürüldü. İkiyüzelliden fazla sivil insan rehin alınarak kaçırılmış durumda. Kürt özgürlük güçlerine yönelik saldırılarda onlarca YPG gerillası şehit düşmüş bulunuyor.
Başta büyük Kürt yurtseveri İsa Hıso olmak üzere çete saldırılarında yaşamını yitiren tüm Rojava şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Rojava halkının intikam direnişini selamlıyoruz. Çeteler ve tüm devrim düşmanları şu gerçeği çok iyi bilmeliler ki, Rojava halkı asla yalnız değildir. Tüm Kürt halkı ve demokratik insanlık arkasındadır, Rojava halkıyla birliktedir. Dolayısıyla Rojava halk direnişi asla kırılamaz, Rojava özgürlük devrimi asla boğulamaz.
Aslında 19 Temmuz özgürlük devrimi tam bir halk devrimiydi. Rojava halkı kansız bir biçimde yönetime el koymuş ve kendi kaderini belirlemeye yönelmişti. Rojava’da Kürt demokratik özerkliğini inşa etmeye koyulmuştu. Kürt demokratik toplumunu örgütlüyordu. Böylece Kürt sorununun genel çözümüne ve demokratik Suriye’nin inşasına katkı sunmak istiyordu. Kürt-Arap kardeşliğini özgürlük temelinde yaratmayı ve geliştirmeyi arzu ediyordu. Ortadoğu’nun kangrenleşmiş sorunlarının çözümünde pay sahibi olmaya çalışıyordu.
Öyle anlaşılıyor ki, tüm bunlar bazı çıkar çevrelerinin planlarını bozdu. Deyim yerindeyse arı kovanına çomak sokmak gibi bir şey! Bilcümle gericiliğin oyunları ve hesapları bozuldu. Şimdi hepsi elbirliği etmiş ve kendilerine bir de tetikçi çete bulmuş Rojava devrimine ve halkına saldırıyor. Hem de hiçbir kurala riayet etmeden, hiçbir ahlâki ölçü tanımadan, sivil-asker ayrımı yapmadan.
Peki ne yapmak, hangi sonuca ulaşmak istiyor bular? Besbelliki iki yıldır oluşan Kürt demokratik özerkliğini yıkmak istiyor. Kürt özgürlük devrimini tasfiye ederek Rojava Kürdistan’ı kölelik altına almak istiyor. Böylece Rojava’da oluşan demokratik Suriye alternatifini ortadan kaldırmak istiyor. Kürt-Arap kardeşliğini dinamitleyerek bir Arap-Kürt savaşına, boğazlaşmasına yol açmak istiyor.
O halde bu saldırgan katil sürüsü ve ardındaki güçler Kürt halkına düşman, Kürdün özgür iradesine ve demokratik örgütlenmesine karşı. Demokratik özerklik temelinde Kürt sorununun çözümünü istemiyor. Dolayısıyla demokratik ve barışçıl Suriye’ye karşı. Suriye halklarının kardeşçe bir arada yaşamasını istemiyor. Kürt-Arap çatışmasından ve Suriye’de iç savaşın tırmandırılmasından yana. Suriye ve Ortadoğu’daki sorunların çözülmesine karşı.
Besbelliki bu çevreler Rojava’da istikrarın ve çözümün gerçekleşmesinden rahatsız. Kürt halkının özgür, örgütlü ve iradeli olmasını istemiyor. Yeni ve demokratik bir Suriye’nin gerçekleşmesinden korkuyor. Kürt-Arap dostluğunun ve kardeşliğinin gerçekleşip tüm Ortadoğu’da etkili olmasından rahatsızlık duyuyor. Bu temelde yeni ve demokratik bir Ortadoğu’nun şekillenmesinden korkuyor.
Peki kim bunlar? İşte burası biraz karışık ve müphemli. En genel olarak ‘Kim değil ki?’ demek mümkün. Gerçekten çok sayıda gücün elinin bu saldırıların içinde olduğu anlaşılıyor. Bölgede ve dünyada birbirine en karşıt olanlar, Rojava devrimine karşı yan yana gelmiş bulunuyor. Bazı hain Kürtlerin bu işin içinde olması da cabası!
Rojava devrimine karşı baştan beri en çok saldırıda bulunan AKP hükümeti olduğu biliniyor. Çeteleri Türkiye’de eğittiler ve Ceylanpınar başta olmak üzere tüm sınırdan Rojava’ya saldırttılar. Bir yıldır tüm sınır kapılarını kapatarak Rojava halkına yönelik tam bir ambargo uyguladılar. Fakat son haftalarda AKP hükümeti sanki politika değiştiriyormuş gibi bir görüntü veriyor. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile görüştü. Güney Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’yi ağırladı.
Acaba bu görüşmelerle AKP hükümeti ne yapmak, nereye varmak istiyor? Eski stratejik duruşu ve izlenen politikaları değiştirerek bir çözüm gücü haline gelmeyi mi hedefliyor? Yoksa yeni oyunlar mı oynuyor? Sol gösterip sağ mı vuruyor? Tabi netleşmeyen bu hususların yeterince bilinmesi gerekiyor. Eğer AKP hükümeti görünüşte görüşme yapıp alttan ise bu saldırıları örgütlüyorsa, o zaman bu AKP’nin sonu olur. Böyle bir durumun netleşmesi halinde AKP’ye Kürt desteği tamamen biter.
Burada tam netleşmeyen bir duruş da ABD ve AB’nin duruşu. Oysa Rusya oldukça açık bir tutum geliştirdi. ABD ise, ‘Bir Suriye Kürdistan’ı istemediklerini’ ifade etmişti. ABD neden bunu istemez? Kürtler olmazsa Suriye ve Ortadoğu’nun sorunlarını nasıl çözecek belli değil! Bu politika doğrultusunda olsa gerekki Rojava halkına yönelik gerçekleştirilen katliamlara ses çıkarmıyor. Katiller El Kaideci olsalar bile!
El Nusra Cephesi denen çete oluşumunun ardında İran ve Suriye devletlerinin olduğuna yönelik yaygın söylentiler var. Irak’ta ABD’ye karşı savaşta bunları İran ve Suriye devletlerinin desteklediği söyleniyor. Şimdi de Rojava’daki Kürt özerkliğine saldırtılarak hem oluşan yeni demokratik Kürt statüsü tasfiye edilmek isteniyor, hem de Kuzey’deki ateşkes ve demokratik çözüm süreci boşa çıkartılmak! Acaba böyle olabilir mi? Olmaması için bir neden yok. İran politikalarının buna açık olduğu biliniyor. Suriye ise açıktan uçakla vuracağına böyle yapmayı daha ‘Hayırlı’ görebilir. El Nusracıların topraktan mantar biter gibi bir anda Suriye muhalefetinin en büyük grubu haline gelmiş olması da bu kuşkuyu artırıyor.
El Nusracıların “İslam Devleti Kuracağız” açıklamasının bir hikâye olduğu anlaşılıyor. Onların El Kaideci oldukları bile şaibelidir. Başkasınca beslenen basit bir tetikçi grup olduğu ortada. Sivil halka yönelik vahşi katliamlarla Kürtleri sindirmeyi ve korkutup kaçırtmayı hedefliyor. Belliki Kürt toplumunu ABD askeri sanıyor. Vahşette ve alçaklıkta sınır tanımıyor.
Burada anlaşılması gereken bir durum da KDP’nin tutumu. Bu süreç boyunca Başur-Rojava sınırını kapalı tutuyor. Hiç ilişkisi olmasa bile, objektif olarak El Nusra planının bir parçası haline geliyor. Hem de Ulusal Kongre çalışmalarının en yoğun olduğu bir ortamda. KDP’nin de bu yaptıklarının altından kalkması çok zor. Eğer PYD’ye boyun eğdirmek için bu tür planların parçası oluyorsa ve bu durum açığa çıkarsa, o zaman KDP için de bir bitiş olacağı açık.
Rojava halkına ve özgürlük güçlerine gelince, onlar zaten kahramanca direniyorlar. 19 Temmuz devrimiyle insanlığa yeni bir özgürlük umudu oldular; gerici saldırılara karşı direnerek de umut olma konumlarını sürdürüyorlar. Belliki gelinen noktada kahramanca direnişle devrimi ve ülkeyi savunmaktan başka çare kalmadı. Ama bunu yaratıcı yöntemlerle yapmak ve akıllı siyasetle birlikte yürütmek de gerekiyor.
Rojava halkı zaten bu gerçeği biliyor ve pratiğini buna göre yapıyor. Tüm Kürt halkının ve insanlığın desteği her gün artan oranda Rojava’ya akıyor. YPG’nin seferberlik ilanı Rojava’da olduğu gibi, tüm Kürdistan’da ve dünyada karşılık buluyor. El Kaideci çetecilerin ve ardındaki güçlerin bu sefer sert kayaya çarptıkları ve artık sonlarının geleceği anlaşılıyor!...
Selahattin ERDEM
Yeni Özgürpolitika