Terör kavramı bu dünyada birçok kavram gibi sadece ve sadece egemen sınıfların çıkarlarına göre içerik yüklenen bir kavramdır.
Bir ara Noam Chomsky terörizm kavramı için: “Terörizm genellikle; terör tohumlarını atmak yani kurbanlar kategorisindeki diğer insanların aşırı korkması amacıyla, kurbanlar kategorisindeki insanlara karşı yapılan eylemler olarak tanımlanır. Bu, ‘diğer insanların’ gelecekteki davranışlarını değiştirmek amacıyla yapılır“ tespitini yapmıştı.
Avrupa Sözleşmesi’nin 17. maddesinde de terör, “...başkalarının insan hak ve temel özgürlüklerini yok etmeyi amaçlayan yıkıcı eylem...” diye tanımlıyor.
Türkiye devleti hangi tanımı kendileri için esas alıyorlarsa o tanım üzerinden söyleyeceklerimizi dile getirelim. Ya da dinlerin tanımlamalarına göre bu kavramı ele alalım. Hangi terör tanımını esas alacaklarsa o göre değerlendirmelerde bulunalım. Yeter ki o Türkiye’de piyasaya sürülmüş ve mantar gibi orta yerde bitivermiş olan yarı bilmiş psikolojik özel savaş elemanları ile tüm ekranları kaplayan “terör” uzmanların tanımlamaları olmasın. Çünkü böyleleri yarı bilmişlikleriyle kendi boylarından çok ileri düzeyde değerlendirmelere doludizgin yalanları bile bile utanmadan yapabilmektedirler. Üstelik bu yalanları sıkarlarken yüz hatlarında tek bir utanma duygusunu da göremezsiniz. Göremezsiniz çünkü böyleleri Fuche tarzı karaktersiz kişiliklerdir. Birde Türkiye toplumlarından bilinen, “yarım hekim candan, yarım imam dinden eder” özdeyişinden yola çıkarak yarı bilmişlik ise yoldan çıkar insanı gerçeğinden dolayı bunların tanımlamaları dışındaki tüm tanımlamalara varız diyoruz.
“...başkalarının insan hak ve temel özgürlüklerini yok etmeyi amaçlayan yıkıcı eylem...” terör eylemi ise TC devleti adındaki yapı sadece bugün değil, dünde, evvelsi ki günde, bir daha evvelsi ki günde hep terör suçu işlemiştir.
Kürdistan’ı işgal edenler onlar, işgal ederek bu topraklarda yaşayan insanlar tüm doğuştan gelen haklarını sadece inkar eden değil, bu doğuştan gelen hakları yok etmek için gece gündüz çalan onlar, bir halkın en insani ve toplumsal hakkı olan dilini yasaklayan onlar. İsimlerini değiştirenler onlar. Coğrafyasını, kültürel mirasıyla oynayanlar yine onlar. Bunlar yeterli görülecek ise Kürtlerin binlercesini katledenler yine onlar. Hem katletmiş hem de yaptığı katliamları Kürtlere yığanlar yine onlar.
Şimdi sormak gerekiyor, Kürtler TC devletinin yaptıklarına karşı ne yapmışlar? Dağa çıkmak olmuş. Dağlara çıkan Kürtler ya da onların evlatları yaptıkları sadece ve sadece onlardan alınmış olan hakları yeniden geri almak olmuştur. Bu hakların yeniden geri iade edilmeleri için bu halkın evlatları dünyada en ağır çilelere katlanmayı göze alarak meydanlara çıkmışlardır. Ölmemek için kendilerini korumuşlardır. Vurulmamak için kendilerini savunmuşlardır. Ve tüm bu savunmalar hep Kürdistan’da olmuştur. Bu savunmalar başkasının topraklarına girilerek yapılmamıştır. Bu savunmalar kendi topraklarında yani Kürdistan’da işgal konumunda olan bir imha gücüne karşı verilen bir savunma olmuştur. Dolaysıyla başkasının “...başkalarının insan hak ve temel özgürlüklerini yok etmeyi amaçlayan yıkıcı eylem...” asla olmamıştır. Ortaya sergilenen eylemler sadece ve sadece savunma amaçlı olduğu gibi dediğimiz gibi bir halkın elinden zoraki gasp edilmiş olan haklarının geri alınması için yapılan eylemler olmuştur.
Şimdi Avrupa Konseyinde özgürlük savaşçıları için kullanılmış olan “aktivist” kelimesi bu bağlamda yeterli olan bir kavram değildir. Elbette gerillaların tümü aktivisttir. Ancak özgürlük aktivisti. Bunun için Avrupa Konseyin daha önce özgürlük hareketi ve onun militanlarına dönük kullandığı terör kelimesinden geri adım atması iyi bir adım olsa da, asıl yapılması gerekli olan Kürdistan özgürlük gerillalarını özgürlük aktivisti ya da özgürlük savaşçıları olarak tanımasıdır. Avrupa Konseyi Kürt özgürlük savaşçılarını böyle tanımlamasının yanı sıra TC devletini de yaklaşık yüz yıldır Kürt halkına karşı sistematik olarak uyguladığı terörden dolayı Terörist Devlet demesi gerekmektedir.
Denilecek ki şimdilerde TC devleti yapılan onca suçu telafi etmek için adımlar atmaktadır. Diyelim ki öyle olsun, bu yüz yıl boyunca Kürtlere karşı işlenmiş terör ve terörizm suçlarını silecek bir durum olamaz. Şimdi yapılanlar, ya da yapılması düşünülmüş olanlar olsa olsa gelecekte terörist faaliyetlerinden uzaklaşmış bir TC devleti olacaktır. Ancak tarihte işlenmiş suçlar olduğu gibi durmaktadır, bunların telafisi de yine TC devletine düşmektedir.
Özcesi Kürtlerin özgürlük savaşçılarını özgürlük savaşçıları olarak tanıması ve de TC devletinin yüz yıl boyunca hem Kürtlere hem de başka halklara ve inançlara karşı yaptıkları terörü de terör faaliyeti olarak tanımlarsa Avrupa o zaman bir nebzede olsa TC devletinin işlediği suçlardan kendisini arındırmış olacaktır.
Kasım Engin