Eskiden hep “Osmanlıda oyun çok” derlerdi. Ancak boynuz kulağı geçmiş. Osmanlı türedisi AKP faşistlerindeki oyunlar, geçmiş “Osmanlı oyunları” temelinde yükseldiği için onları da aşmış bulunmaktadır. Fakat bir fark vardır: ne oyun tezgâhlarlarsatezgâhlasınlar, artık oyunlarını yutacak Kürt ulusu yoktur!
Sömürgeci faşist sistemin başı Erdoğan ile ondan rol kapmaya çalışan asimlado Kemal Kılıçdaroğlu buluşmasını tüm basın-yayın kuruluşlarının, köşe yazarlarının, “ Kürt sorunu için önemli adım, tarihi fırsat, önemli buluşma, çözüm umudu belirdi, vb. başlıklarla vermeleri yeni bir oyunun sahnelenmekte olduğunu göstermektedir. Bazıları kendilerini öylesine kaptırmışlar ki, hepsi de ellerini ovuşturarak, aslında Kürt halkının da tartışmaya katılmasını beklemektedir.
Türk sömürgeci devleti ve AKP hükümeti belki de tarihinin en zor dönemini yaşamaktadır Kürdistan özgürlük mücadelesi karşısında. Önder Apo üzerinde uygulanan ve artık kapsamlı bir işkenceye dönüşen tecrite rağmen tarihi bir direniş sürdürmektedir. 2012 Newroz ile birlikte Kürdistan halkı daha fazla bir duyarlılık, bilinç ve örgütlülükle yeni bir serhıldan sürecine girmiştir. Kürdistan özgürlük gerillası da, karların erimesiyle birlikte Türk sömürgeci ordu ve polis sürülerine karşı kapsamlı bir gerilla hamlesini başlatmış ve başarıyla yürütmektedir.
AKP’nin Kürdistan özgürlük hareketini ve Kürdistan halkını “yeni bir anayasa” gündemine çekerek oyalamak istedi. O, tutmadı. O tutmayınca bu kez “ Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesi” gündemleştirildi. Hemen arkasından, bazı sözüm ona liberaller, “ artık Kürt siyaseti de gereğini yapmalı, sorumlu davranmalı, PKK’ ye dur demeli” diye yazmaya başladılar. Demek ki amaçları, bir taraftan Kürtleri beklenti içine koymak iken, öte yandan Kürt legal siyaseti ile PKK’yi karşı karşıya getirmek.
Türk sömürgeciliğinin bu iki azgın temsilcisi ve Kürt ulusunu tarihten silmek üzere hazırlanmış Şark İslahat Planı üzerine yemin etmiş bu ırkçılar ne yapmışlar ki, sıra Kürt siyasetine gelsin. Bir takvim dahilinde Önder Apo’nun serbest bırakılacağını, Kürdistan halkını demokratik özerklik iradelerini tanıyacaklarını mı açıklamışlar, soykırımcı katil ordularını ve siyasi soykırımcı istihbarat-polislerini çekeceklerini mi açıklamışlar, koruculuğu lağvedeceklerini mi açıklamışlar… Ortada deyim yerindeyse fol yok, yumurta yok. Ama ortada tam bir yaygara var. Amaç, Kürdistan halkını bir kez daha sömürgecilerden beklentiye sokmaktır.
Bunun dışında herhangi bir amaçlarının olmadığı, ertesi günü AKP’nin faşist polis birlikleri Kürdistan’ın Van ilinde ve ilçelerinde ne kadar belediye başkanı ve BDP yöneticisi varsa hepsini rehine almış, bir gün öncesinde de Gever de, Özgür Taşar isminde bir Kürt gencini vurarak katletmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, tümüyle amaç, Kürt siyasetçilerini PKK ile karşı karşıya getirmek ve Kürdistan halkının yönünü yine Ankara’ya çevirmektir.
Fakat bunun tutmayacağını anlamış olacaklar ki, bu kez yeşil faşizmin önemli temsilcilerinden Beşir Atalay bir özel savaş bombası daha patlattı. “ ‘Yeni Açılım Paketi’ “Anadille ilgili çalışmalarımızı Başbakan açıklayacak. Kuzey Irak’ta silahların teslimi için görüşmeler yapılıyor. Bizim Hükümet olarak bu konuda çalışmalarımız durmuş değil.” Tabi ki, amaç yine aynıdır. Zaten Beşir Atalay’ın kendisi hemen arkasından da ekliyor, Vatandaşların devlete güvenlerini kaybettirici uygulamaların telafisi için çalışıyoruz. Yaz döneminde yeni bir anlatma çalışmamız olacak. Ücra köşelere kadar ulaşıp vatandaşlarımıza aydınlatacağız.” diyor. Amaç, sömürgecilikten, Kürdistan’ı işgalden vazgeçmek değil, hala “vatandaşlarının devlete güvenini yeniden yaratmaya” çalışmaktadır.
Bunun açık anlamı şudur: Türk sömürgecilerinin, işgal güçleri ve kurumlarının Kürdistan’da hiçbir meşruiyetleri kalmamıştır. Sömürgeci Türkiye Cumhuriyeti Devletinin soykırım, katliam, sürgün, asimilasyon, işkence, idam, göçerterek Kürtlerin nüfus yoğunluğunu bozarak ulusal topluluk olma konumundan çıkarma vb. politikalar tutmadı. AKP’de bunu meşrebince denedi, o da tutmadı. En son gerçekleştirdikleri Roboski katliamı ve sonrasında izledikleri politikalar sömürgeci, hilebaz iğrenç yüzlerini iyice açığa çıkarmıştır. Yaptıkları-yapmak istedikleri, bir kez daha Kürdistan halkını kandırmak, devlete bağlamaktır. Onun dışında bir anlamı yoktur. Kürt ulusunun belleğinde iyice yer etmiş bir söz vardır: baxte rume tuneye. Bu halk Önder Apo ve Kürdistan özgürlük hareketinin mücadelesiyle artık hem kendisini, hem de Türk sömürgeciliğini tanımıştır. AKP’nin faşist gerçeğini de kendi deneyimleriyle görmüş, anlamıştır.
Bu halk, Önder Apo’nun çağrısı üzerine barış elçisi olarak gönderilen PKK gerillalarının şu anda zindanda ağır hapis cezalarıyla cezalandırıldığını henüz unutmadı. Barış elçisi olarak Kandil’den Kürdistan Özgürlük Hareketinin mesajlarını, mektuplarını sömürgeci sistemin cumhurbaşkanına, başbakana, genelkurmay başkanına, meclis başkanına götüren evlatlarının zindanda olduğunu nasıl unutsun?
Bir yıla yakın bir zamandan beri sürekli koster bozuk yalanıyla Kürdistan halkının Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığınız tecridi nasıl unutsun?
Hiç kimse heveslenmesin artık kimse Kürtleri çatıştıramaz. Güney Kürdistan yönetimini PKK’ye saldırtmak için Türk devleti çok çalıştı, hala da çalışmakta olduğu anlaşılmaktadır. Güney Kürdistan yönetiminin PKK’ye silah bıraktırma, teslim alma, bunun için dayatmada bulunma gibi ne bir görevi, ne de sorumluluğu vardır. Beşir Atalay nerden çıkarıyor bunu? PKK ile Barzani arasında Beşir Atalay’ın iddia ettiği gibi ne bir tartışma, ne de bir görüşme vardır. Kürtlerin gündeminde çatışma değil, ulusal birlik konferansı vardır. Kürdistan özgürlük gerillasından her darbe yedikçe ve “kök kazıma” söylemleri boşa çıkıp, Kürt, Türk ve tüm dünya kamuoyu nezdinde prestijleri beş paralık olunca, Güney Kürtlerine yüklenmeyi bir siyaset bellemişlerdir. Ancak artık o dönemler geçti.
Bunun böyle olmadığını Türk devleti de bilmektedir ancak, kamuoyunu yanıltmak, Kürtlerde bir beklenti yaratmak amacıyla böyle özel savaş yöntemleri devreye konulmaktadır.
Sömürgeci Türk efendiler, boşuna uğraşmayın, Kürdistan halkı, üzerinde şekillendiği, rengini, sesini ve ruhunu aldığı kadım topraklarında sömürgecilerden, işgalcilerden kurtulmuş olarak her halk gibi kendi kaderini tayin ederek özgür yaşamını kurmak istiyor. Kürtçe kurs, seçmeli ders vb. zırva ve hakaretlerinizi duymak bile istemiyor. Sömürgeci efendiler siz dilinizi seçmeli derslerde mi öğrendiniz? Siz Kürt ulusunu ne sanıyorsunuz? Kürtler bu kararlılık, bilinç ve örgütlülüğe ulaşmışlardır. Bu toprakları bırakıp, defolup gideceksiniz. Her sömürgecinin, her işgalcinin işgal ettiği ülkeden çıkmak zorunda olduğu gibi… Artık bayat kardeşlik edebiyatınız sökmez! Biz Kemal Pir, Deniz Gezmiş kardeşliğini biliriz! Başka sahte, köleliği dayatan kardeşlik edebiyatlarınızı da tanımayız.
Kürdistan özgürlük hareketi ve Kürdistan halkının bir gündemi vardır: Önder Apo ve Kürdistan halkının özgürlüğü için Devrimci Halk Savaşı! Onun için Kürdistan, Van’da gerçekleştirdiğiniz ve Kürt halkının kendi oylarıyla seçtiği temsilcilerini esaret altına almanız karşısında gösterdiği serhıldan tutumunu tüm Kürdistan’a ve Türk metropollerine yayacaktır. Neden Van serhıldanı, sömürgeciliğin bozkırını tutuşturan bir kıvılcım olmasın? Bir kıvılcım bir bozkırı tutuşturabilirse, Van serhıldanı neden tüm Kürdistan’ı sarmasın? Neden Kürtlerin özgürlük ruhu serhıldanlarla şahlanmasın? Neden bir kene gibi bedenimize yapışarak kanımızı emen Türk sömürgeciliğinin kanımızı daha fazla emmesine izin verelim? Topraklarımızda katliam yapmasına, bizleri esaret altına almasına, bizi yönetmesine, kimliksiz bırakmasına neden izin verelim?
Herdem Serhıldan