Rêber APO
Kürdün şimdiye kadar sevgiden fazla anlamadığı, bir aşkı yaşamadığı biliniyor. Ehmedê Xane'nin Mem û Zîn'inde bile aşkın kenarından geçilmemiştir. Aşk yerine söylenen bir söylem vardır. Onun da sonu, dili bile olmayan ve ayağa bile kalkamayan bir Zîn'le, yine iki adım bile yol alamayan bir Mem'dir. Yani herhangi bir gücü filan yoktur. O büyük aşk klasiğinde, destanında bile aşkın kenarından geçilmiyor. Daha sonraki üç yüz yılı göz önüne getirdiğimizde, aşkın artık sözü bile edilmez olur. Bir tek sözcükle, güzel bir sevgi üzerine hiç kimse bir şey yazamaz olur. Şimdi bizim burada aşkı ne kadar yaratıp yaratmadığımız o kadar önemli değildir. Ama bir iddiamız, bir eylemliliğimiz var. Bunu kadınla yapmaya çalışıyoruz. Buna kim ne ad takarsa taksın önemli değildir. Ben kendimi ortaya koydum; yoldaşlarımız, etkilendiğimiz ve etkilediğimiz kadınlarımız ortadadır. Şüphesiz bunlar belki benden daha fazlasını bekliyorlar ama bizde gerçekleşen bu kadardır. İsteyebildikleri gibi bir insan olmayı, hatta bir erkek olmayı da bu vesileyle dile getirmek istedim.
Bu yıl benim sıkça kullandığım bir söz de ‘erkeği öldürmek’ti. Erkeği öldürmek demek, kadın karşısında bir zalimden, bir despottan, bir tüketiciden, her bakımdan çirkin konumdan öteye bir durumda olmayan erkeği öldürmek demektir. Bunu her erkek, özellikle içimizdeki erkekler bilmek zorundadır. Kadın karşısındaki böyle erkeklerin konumlarını ne yapacağım? Bu erkeklik zaten elinden de bir şey gelmeyen bir erkekliktir. Doğru dürüst bir savaşı veremiyor, doğru dürüst bir taktiği bile hayata geçiremiyor. Bu erkeğin bilinci uyanan Kürt kızında, Kürt kadınında bir anlam ifade etmeyeceği açıktır. Zilan gibi bir büyüklük karşısında, klasik erkekliğin beş para bile etmeyeceği açıktır.
Kaba cinsel güdülerle bir kadına yüklenme devrinin artık geçtiğini herkesin bilmesi gerekiyor. Kadın denilen olayın yaşamsal ve eylemsel olduğu artık bilinmelidir. Dolayısıyla biraz daha açık sözlü olmak kadar, kendini eşitliğe ve özgürlüğe yakın bir konuma taşırmak önemlidir. Kadınla başka türlü buluşmak ve söyleşmek mümkün değildir. Saygı, büyüklük ve tutarlılık varsa, erkeklerimiz bunun gereklerini yerine getirirse, bir kadın bulabilirler. Kadınlar neden bu kadar bize bağlılar? Erkeklerimiz genellikle kıskançtır. Bu kadar büyük bağlılıklar bile benim için hiç sorun değildir. Başlık parasıyla -ki, toplumda bu böyledir-, bizde ise yetkiye sığınarak ve gücünü böyle göstererek bir kadını kazanamazsınız. Bir kadını kazanmanın yolu, Zilan'ın kendini değerlendirdiği biçimde olur.
Dikkat ederseniz bu kadın yoldaşımızla benim herhangi bir tanışmışlığım yoktur ama en büyük bağlılığını ortaya koyabiliyor. Bu nokta çok önemlidir. Bir erkeğin bir kadın için nasıl olması gerektiğini ortaya koymaya çalışıyor. Eğer biraz böyle olabilirseniz, bir kadının nasıl bağlanabileceği ve sadece bağlanmakla da kalmayıp nasıl kahraman olabileceği ortadadır. Bunu anlamazsanız, kesinlikle kendinize erkek diyemeyeceksiniz. Belki başka yerde, dışımızda bunu diyebilirsiniz; ama kendi gerçekliğimizde -umarım bunu bütün halkımız içinde de gerçekleştireceğiz- bu kişiliğe başka türlü saygımızın olabilmesi de mümkün değildir.
Ayrıca bu da yetmiyor. Yani yeni insan tipinin bir kadın için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Vicdanınız ve biraz gücünüz varsa, yalnız benim emirlerime ve dayatmalarıma göre kadın değil, kadına göre ben nasıl olmalıyım diye kendinize sormalısınız. Şimdi bu soru daha yakıcı olmalıdır. Kadın neden her yönüyle sana göre olsun? Hele iflas etmişliğin, fazla yaratıcı olmadığın ve çirkin olduğun ortadayken, bir kadın neden sadece sana göre olsun? Biraz paran, malın ve mülkün olduğu için mi? Biraz kaba gücün olduğu için mi? Bunlarla herhangi bir sevginin, bir aşkın yakalanmayacağı açıktır. Bu tip kişilikler baskıyla kadını yüzyıllarca kendilerine bağlamak isterler. İşte buna karşı büyük bir başkaldırı var. Ben buna saygılıyım ve bunun önderliğini yapmaktan da gurur duyuyorum. Böyle kadınların önderi olmaktan da büyük bir haz duyuyorum. Onlarla böyle yaşamanın hiçbir ayıbı yoktur. Böyle bir kadın ordulaşmasının en büyük destekçisi olmaktan da gurur duyuyorum. Neden ucuz sözlerle bu değerlendiriliyor ki, böylesine yiğit kadınlar ordusunun bir yardımcısı olmak neden dedikoduya götürsün ki? Bu kadınlar ki, her birisi büyük bir kahraman durumuna gelebiliyor. Karılarınız olamadığı için kıskanıyorsanız, o ayrı bir sorundur. Siz de yiğitlik yapın, siz de kadınların istediği bir kişiliği sergileyin ki, bu kadınlar sizin yoldaşlarınız ve sözlüleriniz olsun. Ama bu gücü gösteremiyorsanız, tabii ki bu ülkede sizin için kadın olmayacaktır.
Gücümü bu temelde daha fazla kullanacağım. Ben bir intikamcıyım. Siz ülkenize hiç sahip çıkamayacaksınız, özgürlük için hiçbir şey yapmayacaksınız, sözle pratik arasında hiçbir bağlantıyı kurmayacaksınız, ondan sonra da bana “Canım kadın istiyor, yaşam istiyor” diyeceksiniz: Bu kabul edilemez. Zilan kişiliğinde bu yerle bir edilmiştir. Özellikle parti saflarımızda herkes bilmelidir ki, bu sözler boşuna söylenmemiştir. Gerekirse bütün kadınların bağlı olabileceği bir erkek olmayı da gerçekleştireceğim. Onların manen güç olacakları ve hiçbir erkeğe bağlı olmayı hissetmeyecekleri kadar çarpıcı olacağım ve de oluyorum. Kadınlar bunu büyük bir coşkuyla karşılıyorlar. Ama bu yalnız başına yetmez. Gönül ister ki, bütün erkeklerimiz az çok bu temelde kadın yoldaşlarının duygularını ve düşüncelerini kendi kişiliklerinde doğru temsil etsinler.
En önemlisi de, ülkesiz, özgürlüksüz, savaşsız ve başarısız yaşam olmaz; dolayısıyla kadın da olmaz. Bunu anlamadıkça Zilan'ı, dolayısıyla özgür militan kadını da anlayamazsınız. Bütün erkeklerimize veya parti içindeki yoldaşlara kadınla yaşamak isteyenler var mı diye soruyorum. Keşke bir kadını sevebilseniz, keşke biraz bu anlamda yüreğiniz ve vicdanınız olabilse de kişiliğiniz biraz can bulabilse! Ben bunun yolunu açmak istiyorum. Ucuz laflarla ileri geri konuşulacağına, hakkımızda şöyle böyle değerlendirmeler yapılacağına, bunun yolunun açılmak istendiği anlaşılmalıdır.
Kadın şerefli ve kutsal bir biçimde büyük değerlerle birlikte yaşanılması gereken bir varlıktır. Bunun anlamını vermek istiyorum. Yaşama bundan daha değerli katkı olabilir mi? Bir yiğitliğiniz, bir erkekliğiniz varsa, bu konuda kendinizi göstermekten daha değerli bir çaba olabilir mi? Son bir yılda bu tip duygu ve düşünceleri çok yönlü geliştirmek istedim. Savaşla, dış cephede şu kadar başarı kazandık demekle övünmüyoruz. Aslında bunlardan büyük üzüntü de duyuyoruz. Biz savaşı hiçbir zaman sadistçe ele almadık. Asker, hain vuruyoruz deyip bundan zevk duymuyoruz. Bunlar yaşamın önünde bir engel olarak dikildikleri için, bizi an be an imha etmek istedikleri için savaşıyoruz. Yoksa bu dünyada en zor savaşabilecek olan biri varsa o da benim. Ancak yaşamın başka yolu yoktur. Her gün bu konuda çağrı yapıyorum; insani bir yöntemle, yani vurmadan, kırıp dökmeden, öldürmeden, bu halkın var olan bazı sorunlarını tartışarak halledelim diyorum. Ama bunların yüreği yoktur, büyük vicdansızlar. Bir halkın haklarının ne olduğunu, baskı altındaki insanların özleminin ne olduğunu anlamak bile istemezler. ‘Ulusal birlik ve bütünlük’ adı altında “Bir halk yok olsun, bütün insanlar yaşam dışı bırakılsın” anlayışına sahipler. Bu, kendileri için sözüm ona şereftir. Biz bu ‘şerefi’ çok iyi tanıyoruz; tarihte bunun örnekleri çoktur.
Biz çok haksız, çok körce, yıkmaktan ve imha etmekten başka amacı olmayan bu tip zalim güçlerden kendimizi korumak için bu savaşı veriyoruz. Ama asıl savaşımımız yaşamımızın bitirilmişliğine bir anlam verebilmek içindir. Bu cephe en az savaş cephesi kadar önemlidir. Biz, kabul edilebilir, sevip sayılabilir bir yaşamın kadın-erkek ilişkilerindeki tutturulması gereken düzeyle birlikte olabileceğine inanıyoruz. Kadını bizzat karar verebilecek, tartışabilecek, Zilan kişiliğinde görüldüğü gibi anlam ve duygu derinliğini yakalayabilecek bir biçimde geliştirmeyi düşünüyorum. Bu konuda gerekeni yapmaya çalışıyorum. Bu en doğrusudur, özellikle bizim toplumumuz için yerine getirilmesi gereken en kutsal görevlerden birisidir.
Başta saygıdeğer halkımıza ve dostlarımıza olmak üzere, partimiz içindeki yaşam konusunda belli bir derinliği yakalamak isteyenlere de şunu belirtebilirim: Zor da olsa, hatta savaştan bile zor olsa, birçok geleneklere, bağlı olduğumuz dinsel veya ahlâki ve moral değerlerimize ters de gelse, yeni yaşamın yolunu böyle açmak zorundayım. “Din, ahlâk ve gelenekler şöyle diyor” denilebilir; bunlar benim için önemli değildir, çünkü bunlar ülkemizi, yaşamı, kadını ve erkeği kaybettirdi. Ben kolay ve ucuz yaşamı sürdürmek niyetinde değilim. Tıpkı burada vurgulandığı gibi, “İddia ve yaşam büyük olacak” ilkesine bağlıyım. Bu ilke için ne gerekiyorsa o yapılacaktır. Bu kadar büyük bir savaşı hiçbir dinin mensupları gösteremez. Ama PKK'de özgürlük militanı gencecik bir kız bu gücü gösterebilmiştir. Bu sevgiyi ve vicdanı başka hiçbir gelenekte ve ahlâkta görmek mümkün değildir. İşte bu, özgürlük ahlâkında ve özgürlük amaçlarında gösterilmiştir.
Bütün halkımız, dostlarımız ve partimiz içindeki tüm kadın ve erkek militanlarımız!
Önderlikte yaşam konusunda bir ilerlemenin farkında olmak gerekiyor. Kadınla doğru yaşayabilmek ve daha anlayışlı olabilmek savaşa da çok güç verir. Bu, öyle sanıldığı gibi benciliğe götürmez. Kim bencilliğe götüreceğini söylüyorsa yanılıyor. Kadınla olabilmek bir savaş gerekçesidir. Herkes anlayabilmeli ki, son yıllarda kadınla ne kadar olabildiysem, o kadar amansız savaşçı olmayı bildim. Eski erkek bir kadınla oldu mu, kendini verse bir çırpıda kazanılacak bir savaşa ihanet eder. Bu erkek, benim için en namussuz erkektir. Bu kişilik kadın da olabilir. Ama benim yanımdaki hiçbir kadının beni savaş dışı bıraktığını hiçbir zaman düşünmüyorum. Zaten Zilan'ın kendisi ortadadır; Zilan'la olabilmek en büyük savaş eylemiyle olabilmektir. Kadınla olabilmek mi istiyorsunuz, o zaman en büyük savaşçı olacaksınız. Büyük yurtseverlikle, büyük özgürlükle birlikte olacaksınız. Yine kadın mı erkekle olmak istiyor; benim şahsımda yetişen yeni insanla olacak, yani Zilan yoldaş gibi olacaktır. Bunun başka izahı yoktur. “Anlamadık, güç yetiremiyoruz” dememelisiniz. Kutsal dediğimiz, yüreğimizde ve beynimizde sonuna kadar bağlandığımız sözleşme dediğim olay budur.
Ben buna yaşamın manifestosu dedim. Bundan sonra bu ülkede, bu halk içinde kadın-erkek arasındaki yaşam bu manifestoya göre olacaktır. Daha değerli kadın militanlar ortaya çıkararak, bunu biraz daha kanıtlamak istiyorum. Erkeklerin gözüne yiğit kadınları sokarak, gerektiğinde onlardan daha fazla savaşçı kılarak ve mümkünse onları biraz vicdana ve savaşa kaldırarak bunu biraz göstermek istedim. Yine yaşama büyük bir tutkuyla bağlanmaları için, kadının anlam ve önemini ortaya koymak istedim. Gelişmeler sınırlıdır, ama bana göre çarpıcıdır. Birçoğunun sandığı gibi, bilinç derinliği ve büyük bir ruh olmadan bu yaşam yaratılmamıştır. PKK'nin kadın şehitleri bu manifestoya göre gelişmektedir ve yine yiğit erkekler de bu manifestoya göre ortaya çıkmaktadır. İsterdim ki bunların tam zaferini sağlayabileyim. Gücümün buna yeterli olması için her şeyi çılgınca yerine getirmeye de çalışıyorum. Ancak bu yetmeyebilir. Şehitlere bağlılık sözü veren herkes, günlük yaşamını mümkünse büyük iddialı ve eylemli kılsın. Bana göre sıradan birisi bile büyük iddialı ve eylemli olursa, hem yaşamın temsilcisi, hem de onun gerektirdiği kadar savaşçısı olabilir; zaferi de kesinleştirebilir. Şahadetinin büyük diriliş eyleminin birinci yıldönümü vesilesiyle bunları vurguluyorum.
Zilan yoldaşımız sözlerinde sonuna kadar haklıdır. İddiası ve yaşam tutkusu son derece soyludur. Biz, biraz buna yol açtığımız için mutlu olmakla birlikte, tam zaferini sağlayamadığımız için de halen eziklik ve endişe içindeyiz. Ama bunu aşmak için de amansız çabalarımızı kesinlikle sürdüreceğiz. Kendisinin de vurguladığı gibi bu, mutlaka zafere götürecektir. Bu anlamda sadece savaşımın zafer çizgisi değil, yaşamın da zafer kişiliği Zilan Manifestosunda kesinlikle anlam bulmuştur. Bundan sonra yaşam, bu manifesto ve yemin altında anlam bulacaktır. Biz bütün kusurlarımıza, eksikliklerimize ve yanlışlarımıza rağmen, bunun gereklerini biraz yerine getirmeye çalıştık. İnanıyorum ki, bundan sonra daha cesur, doğrulara daha yakın, daha bilinçli, hem de çok duyarlı ve duygulu insanlar olarak yaşamın da gereklerini yerine getireceğiz ve savaş kadar yaşamın da zaferini kesinleştireceğiz.
30 Haziran 1997
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
22 Haziran günü Şırnak’ın (Şirnex) Cudi alanına bağlı Kurse Keça ve Şikerê Kera alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Gerillalarımızın, bütün duyarlı yaklaşım ve sağduyusuna rağmen aynı gün akşam saat 20:00 sıralarında TC ordusu ile gerillalarımız arasında çatışma çıkmıştır. Yaşanan çatışma sonucu 4 düşman askeri öldürülürken, Diyar(İlhan Tunç) isimli gerillamız kahramanca savaşarak şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 24 Haziran günü sabah 09:00’dan akşam saat 19:00’a kadar Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Çiya Reş alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 21 Haziran günü sabah saatlerinden itibaren başlayıp 23 Haziran günü akşam saatlerine kadar Medya Savunma Alanlarına bağlı Zagros’un Avaşin alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
23 Haziran günü (bugün) sabah 08:30-09:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Çiyareş alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
23 Haziran 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
15 Haziran günü Kars’ın Kağızman ilçesine bağlı Çemçe alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. 20 Haziran günü operasyon sonuç almadan geri çekilmiştir.
22 Haziran 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 19 Haziran günü akşam saat 18:00’da Medya Savunma Alanlarına bağlı Xakurkê’nin Şehit Beritan ve Karker alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır. Aralıksız devam eden saldırı 20 Haziran (bugün) sabah 06:00 saatine kadar sürmüştür.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 18 Haziran günü sabah erken saatlerden itibaren Şırnak’a (Şirnex) bağlı Besta’nın Çekçeko alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Aynı gün akşam saatlerinde operasyon sonuç alamadan geri çekilmiştir.
- Ayrıntılar
Yollar yakın değil.
Baharın çılgın suları ve selleri de engel.
Kimilerine yol vermez, bu dumanlı dağlar.
Koye Sıpi, Sıplis, Çotla, Kasor, Dorşin, Berbihiv ve Andok.
Çünkü,
O kimileri bu dağlara düşman.
Çünkü,
O kimileri bu dağlara yabancı.
Çünkü,
O kimilerinde bu dağlara dost olacak yürek yok.
Çünkü,
O kimilerinde bu dağlara çıkacak irade yok.
Çünkü,
O kimileri ihanetin mezbahaları kentlerin insan suratlı bir hiçleridir.
Bundandır ki, tuttururlar bir nakarat.
Ve derler ki, “yol ver dağlar, yol ver yare gidem”.
Aslında onlar, yalnızca bir yareyi sevecek bir duygucuğa bile sahip değiller.
Çünkü,
Onların her duygusu zehir.
Çünkü,
Onların her düşüncesi sana, bana, ona ve bilcümle herkese düşman.
Bizler ise, özgürlüğün mekanları olan bu dağların asi halkının en asi ve en yiğit evlatlarıyız.
Bu onurlu direnişimize, göğsünü açmış Kürdistan dağları.
Bu onurlu direnişimize, göğsünü açmış Amed’in dağları.
Ne baharın çılgın suları ile selleri, ne yakın olmayan yolları, ne de dumanlı denilen dağları engeldir bizlere.
Bazılarımız, bu dağlarda doğduk.
Bazılarımız, bu dağlarda doğarken daha on dördünde çek u rextli olduk.
Aşikar bir cümle ile olduk gerilla.
Bizlerden daha on dördünde bir gerilla vardı Amed dağlarında.
Daha on dördündeydi, Ko Smail eteklerinde ki Qere Gor çatışmasına girerken.
Tan vakti attığında vuruşmuştu kahpe düşmanla, ihanet hançerleriyle.
Taa alacakaranlık çökene kadar.
Oracıkta on iki özge canın, adanmış yoldaşlarının toprağa düşüşünü yaşamıştı.
Yüreği fokur fokur kaynamıştı. Ve hiç dinmemişti.
Son nefesine kadar bağlılık sözü vermişti, o on iki özge cana oracıkta.
Onlar şahsında mazlum halkına.
O anı anlatırken dudakları ıslanır, boğazı düğümlenir ve gözleri intikam hissini veren bir şekle bürünürdü.
Her zaman ve sonsuza dek, çatışmaya ve direnmeye hazır bir kişilik sergilerdi duruşuyla.
Öyle zamanlar oldu ki, Koye Sıpi’den bir ceylanın hızıyla Murat nehrine vurur, Ömeran Zozanlarına tırmanır ve yeniden dönerdi Koye Sıpi’deki İskender Tepesi ile yamaçlarına.
Bir gerilla yürüyüşüyle Murat’ın o yakasına bir gerilla grubunu götürürken, bir gerilla yürüyüşüyle de bu yakasına da, o yakadan bir gerilla grubunu getirirdi.
Koye Sıpi’den Şehit Remzi’ye , Şehit Remzi’den Dorşin’e, Dorşin’den Şen Zozanları’na, Şen Zozanları’ndan Zoxa Ser’e, Zoxa Ser’den Gıresor’a , Gıresor’dan Çiyaye Sise’ye, Çiyaye Sise’den Zara’ya ve oradan Koye Şeleye, Oradan da Qıle Boğa, Gorton, Cımsak ve Koye Gorse’ye kadar taş taş, dere dere, tepe tepe, vadi vadi, ağaç ağaç bilen bir gerilla ustasıydı.
Yürüyüşte en önde, eylemde en önde ve çatışmada en öndeydi.
Hem de komutanken, en öndeydi.
Hem de buraların bir bir bölge komutanıydı. Akabinde bir bütünen hepsinin komutanıydı.
Yirmi yıl Amed dağlarında yürüdü, çatıştı.
Çatışarak nice kuşatmaları yardı.
Ansızın gitti, vurdu düşmanı. Döndü doruklardaki üssüne. Bazen de usulca sızdı ovalara ve şehirlerde vurdu düşmanı. Yine döndü doruklardaki üssüne.
Uykusuz kaldı, aç kaldı.
İhanetleri gördü.
Şahadetleri gördü.
Hep inançlı kaldı, bağlı kaldı, keskin bir kılıçtan öte iradeli kaldı.
Ne olursa olsun hep güldü ve en gürcesine güldü.
O gülüşü bende kaldı.
Bir ay önce de son sesi bende kaldı.
Bir de biliyor muydun Kürt halkı?
On üç yıldır tek koluyla savaşıyordu. O bir gazi komutandı. Var mı ki, dünyada PKK ve HPG dışında böyle gazi komutan?
Var mı ki, cevap versin dünya alem?
İşte böyle yiğit evlatların var, altından öte elmas çocukların var.
Ey Kürt Halkı!
Bir de biliyor muydun Kürt halkı?
Mümkünatı yoktu bir çatışmada şehit düşüşüne.
O havan olmasaydı, mümkünatı yoktu şehit düşüşüne.
Biliyor ve tanıyor muydun bu asi komutan ve atmaca atikliğindeki gerillayı Kürt halkı?
Rızgarê Derxust derdik bu asi komutan ve atmaca atikliğindeki bu gerillaya.
Tanı Rızgar’ı ve anlat evlatlarına.
Anlat ki, her evladın birer Rızgar olsun.
Her evladın Rızgarlaştıkça düşmanın da küçülecek, düşmanın küçüldükçe sen özgürleşeceksin.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 17 Haziran günü akşam 19:00-20:00 saatleri arasında Zagros’a bağlı Çarçela ve Kızıl Köyü alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
2. 15 ve 16 Haziran günleri Yüksekova’nın (Gever) Cilo alanına bağlı Dola Sertêl, Boğaza Kerwana ve Şehit Sabri alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar