Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Eylül sabah saat 7.00'de Şengal - Xanesor yolunda hareketlilik geliştiren DAİŞ çetelerine yönelik gerille güçlerimizce bir eylem gerçekleştirilmiştir. Çetelere ait araçların hedef alınarak etkili vurulmuştur.
- Ayrıntılar
Parti içi gelişmelerin yoğun ve aynı zamanda sorunlarla birlikte gelişmesi, bizim açımızdan bir ölüm kalım meselesidir. Tam istediğimiz gibi olmasa da, gelişme vadeden sonuçların olduğu bilinmektedir. Her zaman olduğu gibi, üzerinde çok iyi durup elde olanın anlamı çok iyi düşünülürse, dolayısıyla geleceğe aktarımı her yönüyle planlı ele alınırsa, kaybettiklerimizin yanında kazancımızın çok yüksek olduğu görülecektir.
1988 Yılının ağırlıklı bölümü geride kalıyor. Aslında gelişmelerimizi zirveye doğru çıkardık. Aynı zamanda bir hareketin sağlıklı gelişmesi, eğer bu hareket silahlı mücadele hareketiyse çok şey ifade eder. 15 Ağustos Atılımı'nın gelişme hızından hiçbir şey kaybetmeden dört yılı geride bırakmasıyla beraber küçümsenmeyecek başarılara imza atılmıştır. Bunun gereklerinin yerine getirilmesiyle birlikte geleceğin zaferini yakalamak mümkündür. Bunun yüksek düzeyde ideolojiyle toplumsal ve ulusal kurtuluşa yol açacak biçimde temelleri atılmaktadır.
Son derece iddialı bir durumu yaşıyoruz. Halkımızın bir kördüğümden ibaret olan ulusal ve toplumsal kaderinin çözümünde en iddialı duruma ulaştık. Halkımızı gerek düşünceye ulaştırmada olsun, gerek bunu çok geniş halk yığınlarına meletmede olsun, gerekse de bunu bir halk eylemine dönüştürmede olsun, ülke içi ve dışındaki tartışma platformu çok zengindir. Gündeme hâkim olan gerçek, her türlü güvensizliğin aşıldığı, kendi gerçeğine olanca hızıyla yönelmenin sağlandığı bir durumdur. Bu, fiziki anlamda verilen kayıpların, diğer taraftan düşmana verdirdiğimiz kayıpların da çok ötesinde bir anlam ifade ediyor. Dolayısıyla anlamı çok daha büyüktür. Her iddialı devrimci için, özellikle örgütsel faaliyetin devrimde zafer sağlanmadaki vazgeçilmezliğini iyi bilinler için, dönem gelişmelere açık hale gelmiştir.
Tarihsel sorunları çözme durumunda olan her önemli mücadele ve hareketlerde şüphesiz ki kayıplar kaçınılmazdır. Eğer bu kayıplar daha kötü yenilgileri davet etmiyor ve bilakis önemli gelişmeleri aralıyorsa, ne kadar acı olursa olsun bunlara katlanmak mümkündür. Eğer bunlardan yeterince dersler çıkarılırsa, profesyonel savaşçılık sanatında seyretmek işten bile değildir. Biz, bu noktayı da yakalamış durumdayız.
Şüphesiz bütün bunları, tarihsel gerçeklerimizi ortaya serme, bunu halkımızın en geniş kesimlerine aktarabilme ve öncü hareketin çözümlenmesiyle iç içe ele almak gerekir. Parti çözümlenmeden bu gelişmeleri yaşamanın mümkün olmadığı, kendi pratiğimizde defalarca ortaya çıktı. Parti'yi çözüme götürme, bugün bütün dünyanın ve Türkiye'deki aydın sol muhalif çeşitli güçlerin dikkatini çekme durumundadır. Kürdistan'da PKK önderliği, dikkatlerin yoğunlaşmasına yol açan bir durumdur. Bunun da kıyasıya bir mücadele anlamına geldiği açıktır. Bunu da yaşıyoruz.
Bizim metodumuz, sorunları ve kendini saklamaya, örtbas etmeye mahal vermeyen bir metodudur. Kendini olanca açıklığıyla ortaya seren, yetmezliklerin ve hataların her yönüyle ortaya çıkmasını sağlayan bir yöntem söz konusudur. Bu, kendine güvenen kişiliklerin, hareketlerin cesaret edebileceği bir iştir. Bunu gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. Her şey bitmiş anlamına gelmiyor. Önemli gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Bu her şeyin kazanılması; vatanın kazanılması, insanın kazanılması, bireyin kazanılmasıdır. Bunlar olmadan insanlık iddiasında, insanlık davasında fazla iddialı olamayız. Bu konuda kendimizi fazla dürüst ve onur sahibi kılamayız. Bunun günlük yaşam açısından bile ne kadar vazgeçilmez bir önemde olduğu açıktır. Bunları da sıcağı sıcağına sürekli yaşadık. Bütün Parti bu gerçekleri yaşarken, hareketimizin temel eğitim okulunda da bütün yoğunluğuyla yaşamaya ve yaşatmaya çalıştık.
Hepiniz çok değişik alanlardan, değişik sorunlarla geldiniz. Bin yıldan beri paramparça edilmiş, sürülmüş, inkâra uğramış, çarpıklaştırılmış, kısacası ulusal ve toplumsal özellikleri olumsuz yönde derinleştirilmiş, daha da kötüsü her türlü yabancı etkiye alabildiğine açık hale getirilmiş, kendisi için konuşmayan, görmeyen, duymayan bir oluşum iliklerine kadar yaşanmış. Ama çok sınırlı da olsa Parti'nin ışıklı yolunda bir tercih yapılmış ve bu temelde yola çıkarak saflarımıza gelmişsiniz. Her şeyin alacakaranlık olduğu koşullardan, sınırlı bir aydınlanmanın gerçekleştiği böylesine bir ortama gelmek başlı başına büyük bir olaydır. Açık ki burada birçok şey netleşecek, zayıflıklar aşılacak, noksanlıklar giderilecek, gerçeklerimiz gün yüzüne çıkacak ve bunlarla kişilik yeniden inşa edilecektir. Bunlarla yeniden bir ulusun kuruluşunu göreceğiz, özgür bir toplumun gelişmesini kararlaştıracağız. Tüm bunlar ise, Parti ölçülerini kendi şahsında ispatlayacak militanlaşma temelinde olacaktır. Görülüyor ki, bu dev gibi bir çalışmadır, onu da burada yaşamaya çalıştık.
Şunu çok iyi biliyorduk ki, son derece önyargılı, aldatıcı bir yığın beklenti yaklaşımı vardı. Biz bunlara büyük bir sabırla yaklaşma yöntemini esas aldık. Ne gerçekleri örtbas etme, işleri çok olumlu gösterme, ne de hepsini kendi hatasında, yetersizliğinde boğma gibi yollara sapmadık. Devrimleşmeye en yatkın yöntemle yaklaştık. Bu da bizim dünya görüşümüzden kaynaklanıyordu. Bunun sayesinde de bildiğiniz gelişmeleri yaşıyoruz.
Bu anlamda devrenin çok önemli bir aşamayı teşkil ettiğini belirtmek gerekir. Bundan önceki devre de bunu söylemiştik. Bizim bir ilkemiz veya Parti'yi geliştirmede bir özelliğimiz var; her devreyi bir öncekinden daha güçlü, her aşamayı bir önceki aşamadan daha güçlü, her yılı önceki yıldan daha güçlü kılmak bizim temel ilkemizdir. Nitekim bu devrede de gerçekleşen bu oluyor. Bu devre ile, bundan önceki devreyi kıyaslama açısından söylemiyoruz, bu durum bütün mücadele tarihimiz açısından böyledir. Bu aşamada geldiğimiz nokta, ulusal kurtuluşta olsun, Parti gelişiminde olsun bir doruk noktasıdır. Aynı zamanda bizim Parti gerçeğimize karşı tutarlı olmamızın, verdiğimiz söze bağlı olmamızın da bir gereğidir.
Bunun nasıl kazanıldığını ortaya koymaya çalıştık. Kazanan kişiliğin nasıl gelişmesi gerektiğini ve bunun özellikle Kürdistan'da ne ifade ettiğini ortaya koyduk. Bunun dışında bir gelişmenin neden sürekli başarılarla dolu olamayacağını da belirttik. Belki sınırlı bir kavrayışa ulaşmışsınızdır, ama bu kavrayışla bile, yaşananların üstünlüğünü rahatlıkla kabul edecek durumdasınız. Bunu düşman bile kabul edebiliyor. Bu, aynı zamanda gerçeğin kendi lehimize olduğunu, çözümün bizde sağlandığını ortaya koyuyor. Bu basit bir kazanım değildir. Çağa dayatılan bir yaklaşım, kendi kör kaderimize dayatılan yaklaşımdır. Bunun zaferi bir avuç insanla sınırlı kalmayacaktır. Hatta bir halkın kaderini çözmekle de kalmayacak, aynı zamanda uluslararası etkileri de kaçınılmaz olacaktır. Bu durumdan ne böbürleniyoruz, ne de "zorluklar var, bunlar ağır ve sancılı gelişti" diyerek kendimizi yere atıyoruz. Gelişmeler dünya görüşümüzün, yaşantı tarzımızın, planlı çabalarımızın anlamlı bir sonucudur. Bununla da yetinmeyeceğimiz çok açıktır.
Dava arkadaşlarımız, Partili yoldaşlarımız ve dürüst olan, kişiliğini mücadeleye katmakta çok özlü bir biçimde kararlı olanlar için bugünler çok önemlidir. Bugünleri yakalamak, bugünleri Parti gerçekliğiyle donatmak büyük anlam ifade ediyor. Eğer gerçek militanlarsa bu böyledir. Basit ve güncel bazı tutkularını kurtarmak istiyorlarsa, çok yüzeysel bazı amaçlar yerine getirildiğinde tatmin oluyorlarsa, bizden fazla alacakları bir şey olamaz. Köklü davaların takipçisi olanlar açısından gelinen nokta eşsizdir. Bizi gerçekçi kıldığı kadar, iyimser kılan, ama aynı zamanda son derece ihtiyatlı ve planlı olmaya da iten nedenler bunlardır.
Yeni gelen bir çok eğitim adayımız var, Partili adaylar var. şüphesiz gerçeklerimizin yeni kavrayışıyla yüzsüzedirler. Eğitim adaylarımıza söyleyeceğimiz şudur; mümkün olduğu kadar önyargılı ve aldatıcı yaklaşımları bir tarafa bırakmalıdırlar. Kendi ulusal, toplumsal ve sınıfsal gerçeklerini bilince çıkararak, insan topluluğu için vazgeçilmez öge olan ileri insana, yücelme durumunda olan insana özgü niteliklerini konuşturarak yaklaşmayı bilmelidirler. Sabırlı olduğu kadar, dürüstlüğü ve açıklığı da esas almalıdırlar. Bu konuda insan yeteneğinin çok şeye kadir olduğunu bilmelidirler. Aynı zamanda bunların ancak eğitimle sağlanabileceğini unutmamalıdırlar. Bu da esas itibarıyla Parti tecrübesinin sağlıklı özümsenmesi anlamına gelir. Sadece burada verdiğimiz bazı bilgilerle yetinilemez. Aslında bu bilgiler, eğitimimizin belki de yüzde beşini bile bulamayacak kısmıdır.
Burada bir halkın gerçekliğini tüm yönleriyle ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu halk Kürdistan halkıdır ve büyük bir yokluğun içine itilmiştir. Yalnız emperyalist güçler, gerici kuvvetler açısından da değil, sosyalist ilerici güçler açısından da Kürdistan halkının ülke ve tarih gerçekliği inkâr edilmektedir. Hatta bu durum bizzat halkımızın kendisinin de onayladığı bir durum olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda halkımızın kendi kaderini çizme konusunda iddiasız olduğu bir durumla karşı karşıya kaldık. Bundan da öte, tehlikeli bir tarzda kendini inkar sürecini yaşanmaktaydı. Kendine güvenin yok edildiği, ayağa kalkmanın çok umutsuz görüldüğü bir ortamda yola çıkan bir hareketiz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, kendi tezlerimizi ortaya koyduk. Halkımız yeniden güvene ulaşarak ulusal ve toplumsal dirilişe katıldı. Bunun için en ileri bilimi kılavuz edindik. Aynı zamanda bunun yol ve yöntemini bulduk. Bununla da yetinmedik, bunun için çok değerli cesaret örneklerini gösteren şehitlerimizle örgütlenmemizi güçlendirdik. Bir dava yarattık ve bu davayı başta halkımıza olmak üzere, çağa ve tüm güçlere kabul ettirdik. Eğitimde alınması gerekenin özü; bunların nasıl yaratıldığı ve bunların bizde nasıl bir daha geri dönmemecesine ve sökülüp atılmamacasına kökleşmesi gerektiği sonucudur. Eğer bu eğitim, bu anlamda sağlanırsa, bizde kişilik son derece güçlenir. Birçok şeye kadir olabilecek noktaya gelebilir. Bunun daha ilk basamaklarını tırmanıyorsunuz. Hepiniz açısından bu böyledir.
Biz bunları ortaya koyarken, bir vatan davasını, insanlık davasını ortaya attık. Bireysel özgürlük davasını da bunlarla iç içe ele aldık. Ancak şunu iyi bilmek gerekir ki, yiğit ve mert insanlar olmak isteniyorsa, bu, vatan ve insanlık davasına her şeyiyle katılmakla olur. Hatta tüm olumlu vasıflara ulaşmanın yolu budur. Biz insanımıza bunu dayattık. Herkes böbürlenerek kendisini büyük görüyor, bir şey sayıyordu, ama hiçbir saygınlığımızın olmadığı, kabul görür yanımızın olmadığı ortaya çıktı. Eğer saygı ve onur istiyorsak, kabul görmek istiyorsak, doğru yola girmeye cesaret edilmelidir. Bizim tutturduğumuz doğrultu budur, cesaretimiz de buradan kaynaklanıyor. Bunun için her türlü fedakârlığa katlanılıyor. PKK'nin büyümesi de tamamen bu nedenledir. Bunlar tüm açıklığıyla gündeminize oturtulmuştur. Vicdanınızın önüne, düşünce yeteneğinizin önüne konulmuştur.
1988
Reber APO
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Ağustos günü sabah saatlerinde Daiş Çeteleri Xanesor üzeri Şengal'e bağlı Bare köyüne saldırmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Ağustos günü (bugün) sabah saatlerinde Daiş çeteleri Şengal'e bağlı Bare köyüne saldırmak istemiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 28 Ağustos günü saat 05:00 ile 12:00 arası işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları Medya Savunma Alanlarımızdan Zagros bölgesi üzerinde keşif uçuşu gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 27 Ağustos günü saat 12:00'den bugüne kadar işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları Medya Savunma Alanlarımızdan Zagros Bölgesine bağlı Sate bölgesinde yoğun keşif uçuşları gerçekleştirmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 26 Ağustos günü saat 12:00'da işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları Medya Savunma Alanlarımızdan Zagros bölgesi üzerinde keşif uçuşuna başlamıştır. Bu uçuş şimdiye kadar devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna
1. 25 Ağustos günü işgalci TC ordusu Amed'e bağlı Arıcak ilçesinde bulunan Berik karakolu ve Piran ilçesinde bulunan Dicle merkezde Beyaz Çeşme karakolu bulunan askeri tabura takviye gerçekleştirmiştir. Ayrıca bu alanda kısmi askeri hareketlilik de yaşanmaktadır.
- Ayrıntılar
DAİŞ ismindeki örgüt Ortadoğu’da halkların başına bela olmaya devam ediyor. Ancak bu kadar kısa sürede birçok halkın başına bela olmasını bilen bir örgüt, bu gücünü nereden alıyor? DAİŞ kimdir, kim destekliyor, paraları, silahları nereden geliyor?
Evet, böyle birçok soruyu haklı olarak burada yaşayan herkes herkese ve herkes kendisine soruyor ve kendince cevaplarda vermeye çalışıyor. Doğru yanlış herkesin böyle bir cevabı da hiç şüphesiz bulunuyor.
En son tartıştığım bir gerilla arkadaş, “DAİŞ Kıllanmış CIA’dır” diyor. Doğrusu ilk etapta şaşırmamak elden değil. Çünkü böyle bir tanımlama şaşırtıcıdır.
DAİŞ’in karanlık bir örgüt olduğunu az çok herkes biliyor. Arap meliklerinin özel destekleriyle ayakta tutulduğu, korkunç silah ve paralar vererek yürütüldüğü de biliniyor. Yine bölgenin çeşitli güçleri de kendilerince çıkarlarının yerine getirilmesi için imkanlar dahilinde DAİŞ’i kullanmaya çalıştıklarını da biliyoruz. Bunu TC devletinin herkesin gözü önünde sunduğu desteklerin yanı sıra bizatihi subaylarını içlerine salarak yönlendirmeye çalıştığı, Suriye devletinin birçok somut olayında bu gerçekliğin böyle olduğunu, İran devletinin Suriye’de çok açık bir şekilde DAİŞ ile birlikte olduğu da gizlenecek durumlar değildir.
Dediğimiz gibi bunları az çok biliyoruz. Ancak “DAİŞ’in kıllanmış CIA” olduğuna dönük yaklaşım yeni bir şey. Bu cümle ile söylenmek istenenin DAİŞ’in CIA tarafından örgütlendirildiğidir. CIA tarafından yönlendirildiğidir.
CIA istihbarat örgütünün geçmişini bilenler, icraatlarına yabancı olmayanlar böyle şeylerin geçmişte CIA tarafından yapıldığını bilirler. Çünkü CIA kendi çıkarları-yani Amerika Birleşik Devletlerinin çıkarlarını hayata geçirmek için yapamayacağı hiçbir hile ve ahlaksız olamaz ve bundan da kaçınmaz. Tam tersine CIA’nın özel böylesine işler için kurulduğu da biliniyor. Tüm devletlerin gizli istihbarat örgütleri doğaları gereği çok kirli işleri yürütmek için kurulmuşlardır. Ancak CIA gibi bu düzeyde kir ve pasa bulaşanına az rastlanır. Ne kadar devlette hükümetlerin yalan dolanlarla düşürüldüklerini yine ne kadar halkla karşı Ali Cengiz Oyunlarıyla dolaplar çevirerek, kışkırtılarak başka halkların düşmanı haline getirildikleri de biliniyor.
Özcesi CIA dedikleri örgüt temiz bir örgüt olmadığını bu dünyada yaşayanlar bilir. Bunun için bugün DAİŞ diye ortaya çıkanların yarın CIA’nın bir kollu oldukları açığa çıkarsa, gerçekten de dünyanın bazı kesimleri şaşırmayacakları tam tersine söylediklerinin doğrulanmış olduklarını söyleyeceklerdir.
Ömer Hayyam’ın çok güzel bir dörtlüsü ile söyleyecek olursak:
“Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz
Oyuna çıkıyoruz birer ikişer
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz” diye.
Gerçekten de Kuklacı felek usta bizimle oyun mu oynuyor?
Biz kafeste miyiz?
Sadece bir oyun sahnesinde miyiz?
Oyun biterse yeniden sandıklarıma gideceğiz?
Geçenlerde bir yazımızda ABD’li bir yetkilinin; “Kemik Kırma Hareketi”nde söz ettiğini ifade etmiştik. Kemik Kırma Hareketi bir nevi Ortadoğu’nun tüm dengelerini alt üst ederek, yeniden ABD’nin çıkarlarına göre şekillenecek bir Ortadoğu’nun yaratılması kast ediliyor. Biz ABD derken, tabii ki tüm batı dünyasını ve özelde de batı dünyasının emperyalist para babalarının tümünü kastettiğimiz açıktır.
Kemik Kırma Hareketi bir Amerikan stratejisi olduğuna göre kuklacı ABD oluyor. Kuklalar ise Ortadoğu’da kullandıkları araçlar. Oyuna sürüyorlar ve oyun biterse yeniden oyuncuları toplayıp bir torbaya koyacaklardır.
DAİŞ gibi bir örgütü gerçekten de CIA’nın kurduğu, kurmamış ise ile içlerine ajanlarını sızdırarak yönlendirdiği giderek daha fazla doğrulanıyor. Suriye’de hükümeti sıraya getirmek için kullandıkları DAİŞ, daha sonra ise giderek diktalaşan Irak devlet başkanı Maliki ve çevresini hizaya getirmek için yönlendirdikleri daha iyi anlaşılıyor. Ancak Maliki ve çevresindekiler ABD’nin söyledikleri çizgiye gelmez ise o zaman Irak’ı üçe bölerek kendilerince yürütecekleri üç federasyon oluşturacaklardır. Bunun da yolu Sünnileri öne çıkarmakla mümkündür. Sünniler adına olmasa bile Sünniliğe yabancı durmayan bir DAİŞ neden olmasın ki? Bu bir. Ancak önemli başka bir gerçeklik ise dünyanın birçok yerinde ABD’nin başına bela olan kökten yani sekter İslami akımlardır. Ne zaman, kimden, nereden patlayacakları belli olmayan bu örgütleri ve bu örgütlerin mensuplarına bir hedef göstererek hem enerjilerini tüketmek, hem bir huruç hareketi ile Avrupa’daki tehlikeli gelişmesinin önünü almak için bu sekter çete tiplerini Ortadoğu’ya atmak, hem Ortadoğu’da ABD’nin planlarına tam gelmeyenleri bu çetelerin eliyle tasfiye etmek ya da hizaya getirmek, hem halkları birbirlerine bırakarak yeniden yüz yıl öncesi gibi bir kurtarıcı olarak ortaya çıkmak hem de özgürlük seçeneğinin temsilcilerini ya yok etmek ya da yok edemezlerse bile gerileterek yeniden kendi öncü konumlarını güçlendirmek.
Dikkat edelim bir taşla ne kadar da çok kuş vuruyor emperyalistler. Emperyalistlerin bir taşla birçok kuşu avlamaya çalıştıkları az çok biliyorduk. Ancak bu kez sergilenen plan daha güçlü ve incelikli bir plana benziyor. Adım adım pratikleşiyor da.
En son olup bitenlere bakalım. DAİŞ çete örgütüne silah verenler, akıl verenler hatta plan ve program verenler kendileri. DAİŞ’i halklara saldırtan yine kendileri. KDP’nin çatışmadan geri çekilmesini ya da kaçması gerektiğini söyleyenler yine bunlar. Ve bunu yaptıranlar yine bunlar. Ancak çok tuhaf görünse de bu kez DAİŞ çetelerine karşı birkaç füze fırlatanlar yine bunlar.
Dikkat edelim; DAİŞ’e “sınırlarını aşarlarsa, Hewler’e doğru yürürlerse vururuz” mesajları esasta söylediklerimiz ve yazdıklarımızı kanıtlıyor. Irak’ta DAİŞ’i Kemik Kıran bir Hareket olarak kullanan ABD’dir. Ve Maliki’ye karşı güçlendirenler yine CIA ve ABD’dir. Ancak şimdide birkaç füze fırlatmakla Kürtlerin, Arapların, Maliki’nin, Türkmenleri ve de Ezidilerin dostu oluveriyorlar.
Doğrusu tuhaf. Hem kuklacı ol hem de kuklaları oynat daha sonradan ise kurtarıcının kendisi ol. Bu gerçeklik gerçekten de çok mu ama çok girifttir.
Bu griftliği sadeleştirmenin formülü gerçekten de bu bağlamda ele alırsak:
“DAİŞ kıllanmış CIA’dır”.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 19 Ağustos günü işgalci TC ordusu Hakkâri Merkezden Dize Karakoluna yaklaşık 100 civarında özel harekat timini takviye olarak göndermiştir.