Basına ve Kamuoyuna!
1. 8 Kasım günü 14.30-16.30 saatleri arasında Van’ın Çatak ilçesi-Xawişta ve Xumare üçgeninde gerillalarımız tarafından bir yol kontrol eylemi gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
26 Nisan 1986 yılında o zamanın Sovyet’i bugünün Ukrayna’sı olarak bildiğimiz Çernobil kentinde bir nükleer santral kazası yaşanmıştı. Hatırlayanlar bilirler ki o zaman Rus yetkililer Çernobil santralının etrafa saçtığı radyasyonu gizlemişlerdi. Halbuki biz biliyoruz ki, bu kazadan dolayı ortaya çıkan radyoaktif serpinti 350.000 kişinin olay bölgesinden uzaklaştırılmasına neden olmuştu. Uzun bir süre sonra ortaya çıktı ki değil etrafına radyasyon yaymayı neredeyse binlerce kilometre ötelere bile bu zehirleyici radyoaktif serpinti, bünyeyi tahrip edici, kanser üretici ve de öldürücü etkide bulunmuş. Karadeniz kıyılarını ne kadar etkilediğini de yaşayanlar bilir. Yine çok sonraları öğreniyoruz ki Çernobil etrafında halen yeşillik yetişmiyor, halen orada ya da yakınında doğan çocuklarda büyük oranda kanser vakalarına rastlanıyor, halen ve de binlerce insan 1986 yılından bu yana hayatını kaybetmiş.
Kürt halk önderliği Çernobil nükleer reaktörünün patlayarak Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasından 200 kere daha büyük etkide bulunan bu patlamayı siyasi sahaya çekerek birçok değerlendirmede bulunmuştu.
Örneğin etrafını sürekli rahatsız eden, oraya buraya çeken, didiştiren, çekiştiren, ne söylediğini bilmeden kirlilik saçan, ortamı tahrik ederek dağıtan kişilik tiplemelerine Çernobil kişiliği demiştir.
PKK tarihinde böyle sürekli adeta Çernobil gibi radyasyon yayarak “öldüren” kişilikler çıkmıştır. Böylesi tipler elbette uzun süre PKK içerisinde kalamamışlardır. Ancak nükleer patlamaların dışarıya sızdırdı radyoaktif serpintiler gibi ciddi öldürücü roller oynamışlardır.
Bir yoldaşımız bu durumu yaşayan bir tipi anlatırken, “O zaman 1986’da Rusya’da bir nükleer tesis patlamıştı, Çernobil nükleer tesisi etrafa radyasyon yayıp herkesi öldürüyordu. Atom bombası atılmış gibi bir durumu vardı. Ona benzetiyordu. Örgütsel olarak çevresinde ne varsa her şeyi öldüren olarak değerlendiriyordu. Gerçekten de öyleydi. Tam bir hastalıklı, psikolojik duruşu vardı. Dedikoducu, bildiği şeyleri çevresine söylemezse duramazdı. Durduk yerde dedikodu yayıyordu. Öyle ki bir karıştırıcıya gerek yoktu. Zaten karıştırıyordu. Önderlik, örgüt bozucu olarak değerlendirdi” demektedir.
Şimdi gelelim Türkiye’nin bir numaralı Çernobil vakasına. Ya da süper Çernobil kişiliğine. Ya da süper Çernobil faciasına.
Dikkat edilirse Türkiye başbakanı etrafına sadece ve sadece öldürücü radyasyon yayıyor. Açlık grevciler için "Açlık grevi diye bir şey yok, tamamen şov yapılıyor" diyor, açlık grevlerinden çok çok önceleri BDP’li bir gurup milletvekillinin bir yemek sofrası için “kuzu kebap yerken, açlıktan ölün diyorlar" diyerek alakaya maydanoz seriyor. Hızını alamıyor sızıntıya devam ediyor: “Ben bakanımı bizzat cezaevine gönderdim, bunları gitti yerlerinde de izledi. Şu anda zaten yarıdan fazlası dilekçe vermek suretiyle bu işi de bırakmış vaziyetteler. Böyle bir şey de söz konusu değil" diyor ancak üzerinde bir hafta geçmesine rağmen açlık grevleri daha da büyüyerek devam ediyor.
Ve tabii Çernobillik öyle bir günlük hikaye ve karakter yapısı değildir. Oluşmuş ve yerleşmiş bir kişilik yapısı olduğu için her davranışta sızıntı, radyasyon- radyoaktif serpinti yayma halidir. Kürtlerin en temel doğuşta hakkı olan anadilde eğitim için, “Anadilde eğitim diye bir şey yoktur” sözünü Kürtler için kullanırken, Almanya’da yaşayan Türkler için Alman devletini asimilasyonlist yaklaşımlarından dolayı eleştirerek Türklere anadilde eğitim hakkı istemektedir. Halbuki burnunun dibindeki ve buranın en eski ve temel halklarından olan Kürtlerin temel bir hakkı olan anadilde eğitim için, “Anadilde eğitim diye bir şey yoktur” diyebiliyor.
Biz bu Çernobil faciasının daha önce söylediklerini de iyi biliyoruz.
Basın ve sanatçılar için, “Despot aydınların bize nasıl akıl vermeye kalktığını görüyor ve kusura bakmasınlar, belki biraz ağır olacak ama o zavallılara acıyoruz... Soruyorum, yahu siz kimsiniz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi?... Geçti o günler....” diye biliyor.
Roborski’de katledilen 34 Kürt genci için: “Konunun takipçisi olduklarını Genelkurmay Başkanımdan tekrar duydum, dinledim. Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Medyaya rağmen teşekkür ediyorum” diyerek katilleri alenen, resmen dünyanın gözü önünde kutluya biliyor.
“Ananı al da git”den başlayıp geçen yıllarda “ucube”ye, “tıksırıncaya kadar için”e, Hopa’da bir protestocudan söz ederken kullandığı “kadın mıdır, kız mıdır bilemem”e, muhalefeti hedef alan “burnunu sürtmek” ya da “tükürdüklerini yalayacaklar” türünden veciz sözlere ve nihayet Meclis’te başörtüsü serbestisi önergesi veren BDP’li milletvekillerini hedef alan “Dini Zerdüşt olanın ne ilgisi var bu işlerle” diyene kadar etrafa ve gerçekten de sadece kendi etrafına da değil tüm Türkiye’ye hatta tüm Ortadoğu’ya radyoaktif serpinti yani radyasyon yayarak ortamı kirleten, ortamı yaşanamaz kılan bir kişilik yapısına sahiptir bu Çernobil vakası.
Zamanında Çernobil nükleer santralının radyoaktif serpinti yaymaması ya da bu yayımı durdurmak için binlerce tonluk duvar beton örerek bu öldürücü radyasyon sızıntısının önünü almaya çalışmışlardır.
Şimdi Türkiye’de tüm sağduyulu insanlar bir an önce bu Çernobil vakasının etrafına betondan duvar örerek daha fazla toplumu zehirletmesine izin vermemek hepimizin nükleer karşıtı kişiliklerin görevidir.
Şıho Dirlik
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1-6 Kasım tarihleri arasında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Kato dağlarında düzenlenen operasyon hakkında dün yapılan açıklamada 3 yoldaşımızın koptuğu bilgisi paylaşılmıştı. Son edinilen bilgilere göre her 3 yoldaşımız da sağlam bir şekilde birliklerine ulaşmışlardır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
7 Kasım günü Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Girê Meymunda bulunan işgalci TC ordusuna ait askerlere yönelik olarak YJA Star gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
5 Kasım günü Şırnak ili Cudi dağı bölgesinde bulunan Gire Hırmo alanına yönelik işgalci TC ordusu tarafından düzenlenen operasyon esnasında Çırçırok alanında yaşanan çatışmalarda 5 yoldaşımız şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Kasım günü işgalci TC ordusu tarafından 4 binin üzerinde askerin katılımıyla Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi genelinde bir operasyon başlatılmıştır. 2’nci Kolordu komutanı ile Van ve Hakkari Tümen komutanlarının koordinesinde yürütülen ve şiddetli çatışmaların yaşandığı operasyonun ayrıntıları şöyledir:
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Kasım günü Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı Seregola alanı ile Dasına köyü arasında işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon gücünü takip eden gerillalarımız 6 Kasım günü saat 16.30’da işgalci TC ordu askerlerine yönelik bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Kasım günü Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı Seregola alanı ile Dasına köyü arasında işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon gücünü takip eden gerillalarımız 6 Kasım günü saat 16.30’da işgalci TC ordu askerlerine yönelik bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Kasım günü saat 12.00’da Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gire Çetan alanında konumlanan işgalci TC ordusuna yönelik gerillalarımız tarafından 3 koldan eylem gerçekleştirilmiştir. Tüm asker mevziilerinin hedef alındığı eylemde 3 mevzii ve 1 tank imha edilmiştir. Eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.
- Ayrıntılar
Bazen insan şöyle bir durup bakıyor her şeye; yaşananlara/konuşulanlara, yüzlere ve gözlere! Böylesi anlarda ne duyulan sesin, ne de içine bakılan gözün bulunduğu yer ile bakıldığı yer arasındaki mesafe kendiliğinden ortadan kalkmıyor. Aslında durulan yer ile bakılan yer arasındaki mesafe; ahlak ile vicdanın musahabesinden damıtılması oluyor.
İnsan böylesi anlarda baktığı kişiye, yere ya da duyduğu en ufak bir tınıya dahi gerçeğin kendisini veriyor! Aslında gerçek bu geri çekilme anında ve backround bakışlarda kendini gösteriyor.
Şu anda da Türkiye’nin durumu ve bu duruma dair yapılan söylemlerin hepsi; gizli bir gerçeği açığa çıkarıyor. Ülkenin durumu hiç de iyi değil! Bunun altını ise farklı yaşam alanlarında, mecralarında ve platformlarında dolduranlar var.
Nasıl iyi olacak diye pek fazla soran yok! Belki de bu kötü gidişatın analizini yapanlar, kendiliğinden çözümün de formülasyonuna ulaştığını sanıyorlar. Bundan dolayı da nasıl iyiye gidilir diye bir soru yüksek sesle sorulmuyor, kimse bu kötü gidişatın tersi istikametin gerekliliğini/gerektirdiklerini masaya yatıramıyor.
İşte böyle bakıldığında ülkenin haline geçenlerde bir askerin gerçekleştirdiği itiraflar; neredeyse nutkun tutulmasına neden oluyor! Mesele onun anlattıkları değil, burada ifade edilenler ve edilemeyenlerin hepsini ve daha fazlasını biliyoruz. Geçmişte olmuştu, günümüzde dahi oluyor! Nutkun tutulmasını sağlayan ve insanlığımızdan utanmamıza neden olan ise; yapılan bu itiraflar karşısında yerin yerinden oynaması bir yana, bir yaprağın dahi kımıldamamasınadır!
Ne diyor asker;
“…22 Ekim 2011 tarihinde Kazan Vadisinde çıkan çatışma da, devletin uçakları 29 askerin ölümüne neden oluyor”
Yani Akp güdümü ve kontrolündeki devlet-asker çeteciliği, Roboski’den önce kendi askerlerini de toplu bir şekilde öldürüyor! Savaş uçaklarıyla 29 askerin ölümüne ve 57 askerin de yaralanmasına neden oluyor!
Hadi gerillayı, Kürtleri anladık da, insan bu kadar askerin bu şekilde öldürüldüğünü bir askerin anlatımıyla öğrendiğinde Türkiye halkına gerçektende de şaşırıyor! Bu kadar tepkisiz, bu kadar sahipsiz ve bu kadar yarınsız olunmaz.
İsmini vermeyen askerin rutbeli olduğunu öğreniyoruz ve yaptığı itiraflara bakmaya devam ediyoruz;
“…olayın ardından Türk Genelkurmay’ının resmi internet sitesinde, İHA’ların tespit ettiği hedeflerin savaş uçakları ile vurulduğu ve olayda 49 HPG’linin yaşamını yitirdiği açıklanmıştı. Ancak daha sonra bölgeye giden sivil toplum örgütleri ve yurttaşlar ile günler sonra netleşen haberlerin ardından bölgedeki çatışmalarda toplam 36 HPG’linin yaşamını yitirdiği ortaya çıkmıştı”
Yapılan resmi açıklama ile mevcut sayı arasındaki fark 13’tür. Yani 16 askerin dışında kalan ve öldürülen askerler ile HPG’liler yapılan resmi açıklamada birbirinden ayrı görülmemiştir. Ya hepsini bir arada öldürmüşlerdir, ya da ilk başlarda yapılan bombalamaların sonucunda tüm ölülerin HPG’li olduğu yönünde topluma mesajlar verilmek istenmiştir.
Askerin itirafları gerçekten de dikkat çekici. Özellikle Hakkari’ye yönelik askerlerin düşündükleri;
“…Hakkari halkının tamamını yok etmek isteyenler var. Bizlere izin verseler de kentin altından girip/üstünden çıkıncaya kadar bebeği, yaşlıyı, imamı, kadını hepsini öldürsek diye bekleyen ve arzu eden bir grup var aramızda. Bize yetki verseler de, tanklarla kente girip hepsini yok etsek diyenler var”
Askerler içerisinde böyle düşünenler var! Hakkari kentini içindekilerle yok etmek isteyenler, tanklarla kentin altını üstüne getirmek isteyen askerler…
Dünya da bir başka örneğini göstermek mümkün değildir. Ama toplumun dikkatini çekmiyor, hatta kimse böylesi önemli açıklamaların ardından yetkililerin harekete geçmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunmuyor. Daha çok Acun diye bir hıyar’ın şaklabanlığı, şovmen Erdoğan’ın şirazesinden çıkmış halleri ulusal kanalları boy boy kaplıyor!
Toplumun tepkisizliği, sahipsizliği ve yarınsızlığı o kadar derin ki, askerin söyledikleri/itirafları karşısında olağan bir yaklaşımın dışında bir şey olmuyor. Ne toplumdan, ne aydın kesimden, ne de yazan-çizen tayfasından!
Bu kesimlerin öteden beri belledikleri nakarat aynıdır; direnen bütün Kürtlerin direnişlerine yönelik gizliden ya da açıktan saldırmak. Gizliden ve açıktan Akp’nin savaşçı politikalarına maske olmak!
Askerler “Hakkari”yi yerle bir etmek istiyorlar, tanklarla şehre dalalım diyorlar, bunların hiçbirinde en ufak bir tepki yok.
Askerin bu söylemlerinin üzerinden birkaç gün geçiyor!
Ve ulusal kanallarda sessiz bir haber daha geçiyor; “Hakkari’nin Berçelan alanında Özel tim’in kontrol noktasına yakın bir yerde meydana gelen patlamada bir çocuk yaralandı” diye…
Hayatın gerçekleri kendisini sahiplendiriyor sessiz olsa da, yaşayanların da ise halen herhangi bir tepki yok…
Toprak Cemgil
- Ayrıntılar