Basına ve Kamuoyuna!
15 Mayıs günü saat 19.15 sularında Amed'in Lice ilçesine bağlı Korxê karakoluna yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda bir asker tarafından öldürülürken gerillalarımız sağlam bir şekilde eylem alanından uzaklaşmıştır.
- Ayrıntılar
Türkiye cumhuriyeti devleti kuruluş aşamasında olmasa bile ilerleyen tarihlerle birlikte Türkiye’de yaşayan ne kadar halk, inanç gurubu varsa inkar ve imhasını gündemine alarak esasta tümden bir soykırım rejimi uygulamıştır. Soykırımı halklara, inanç guruplarına ve de farklılıklara uygulayabilmek için sürekli özel bir rejim uygulanması ise kaçınılmazdır. Türkiye cumhuriyeti devleti bu özel rejimi ağırlıklı olarak baskıyla, ezmeyle, tasfiye etmekle yürütmüştür. Bunu yapabilmesi için ise ağırlıklı olarak diktatör ve otoriter devlet yapısını en ileri düzeye taşırarak Türkiye’de yaşayan toplumları germiştir. Stresli hale getirmiştir. Bu ise sürekli rejime kanayan yaralar olarak geri dönmüştür. Türkiye’nin bir türlü normalleşmemesinin altında yatan temel neden işte esasta bu inkar ve imha politikalarıdır.
İnkar ve imhaya biz asimilasyon diyelim. Kaldı ki asimilasyonun bir adım ötesi soykırımdır. Soykırım her zaman fiziki olarak bir toplumu yok etme olayı değildir. Soykırımın birde kültürel olarak dayatılanı ve uygulananı vardır. Bir toplumun tüm değerlerine saldırarak, o toplumu var eden kültürünü yok sayarak, yok ederek kendi kültürel değerlerinizi o topluma empoze ederek kendi kültürünüzün bir yayılma alanı alanına getirirseniz bunun da adı kültürel soykırım oluyor.
Özcesi: “Asimilasyon kavramı uygarlık toplumlarında iktidar ve sermaye tekellerinin kölelik statüsü altına aldıkları toplumsal grupların üzerine uyguladıkları ve kendi eki, uzantısı durumuna indirgemek için tek taraflı ilişki ve eylemini ifade eder.”
“Asimilasyonda esas olan iktidar ve sömürü mekanizmasına en az maliyetle köle oluşturmaktır. Asimile edilen grubun öz kimliği ve direnci dağıtılıp kırılarak hakim elit içinde hizmetlerine en uygun kölelerin derlendiği konuma düşülür. Burada asimile edilen köleye düşen temel işlev efendisine mutlak benzeşme, eki, uzantısı olma uğruna her tür çabayı göstererek kendini kanıtlamak ve böylelikle sistemde kendine yer yapmaktır. Başka hiçbir çaresi yoktur. Yaşayabilmek için eski toplumsal kimliğini bir an önce terk etmek, efendilerinin kültürüne kendini en iyi adapte etmek tek seçenek olarak sunulmuştur.”
Ancak eğer yapılmak istenen ya da hedeflenmek istenen bu durum dile gelen asimilasyon ile yerine getirilemez ise bu kez soykırım gündeme gelir. Bu fiziki olur ya da kültürel olur her halükarda asimilasyonu başaramayanların bu inkar zihniyetini korumaları durumunda devreye soykırım girer.
Soykırım: “Asimilasyon yöntemleriyle üstesinden gelinemeyen halkın, azınlıkların, her türlü farklı din, mezhep, etnik grupların fiziki ve kültürel olarak tamamen tasfiyesini amaçlar.
Fiziki soykırım yöntemi genellikle hakim elit kültürüne, ulus-devlet kültürüne göre üstün konumda olan kültürel gruplara uygulanır. Bunun tipik örneği Yahudi kültürüne ve halkına uygulanan jenositlerdir. Tarih boyunca Yahudiler hem maddi hem manevi kültür alanında en güçlü kesimleri oluşturduğundan karşıt kültürlerin fiziki darbe ve imhalarına maruz kalıp sık sık pogrom denilen soykırımlara da uğratılmışlardır.
İkinci soykırım yöntemi olan kültürel soykırım denemeleri ise daha çok hakim elit ve ulus-devlet kültürüne göre zayıf ve gelişmemiş durumda bulunan halk, etnik ve inanç gruplarının üzerinde uygulanır. Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır. Fiziki imhaya göre daha sancılı ve uzun sürece yayılmış bir soykırım türüdür. Yarattığı sonuçlar fiziki soykırımdan daha felaketlidir. Bir halk veya herhangi bir topluluk için yaşamda karşılaşabileceği en büyük felaket niteliğindedir. Varlığını, kimliğini toplum doğasının tüm maddi ve manevi kültürel unsurlarını terk etmeye zorlanmak, uzun sürece yayılmış kitlesel çarmıha gerilmekle özdeştir.”
Sözü uzatmadan inkar ve imha siyaseti bir insanlık suçudur. Bu suç hangi topluma ya da halka karşı uygulanmış olursa olsun suçtur. Dediğimiz gibi insanlık suçudur. Ve bu insanlık suçu işleyenlerin, bu suça arka çıkanların, bu suça bulaşanların, bu suça destek sunanların, ya da bu suçu işleyen mekanizmaların birer parçası olanların tümü suç işliyordur. Ve suçları sıradan bir suç olmadığı, tam tersine insanlık suçu olduğu için mutlaka hesabının sorulması gerekir.
Bugün Türkiye rejimi inkar ve imha siyasetini ısrarla devam ettiriyor. “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek dil, tek din” gibi tekler hatta saymadığımız başka onca teklerin hepsi inkar ve imha siyasetini ısrarla sürdürmek isteyen zihniyetin ta kendisidir.
Evet, bunun için kim ki bu zihniyeti destekliyor ise bunlar suç işliyordur. Ve biz Kürdistan’da gücümüz yettikçe bu sömürge kültürüne, bu sömürge zihniyetine, bu kültürel soykırım rejimine arka çıkan, yakın duran, destek sunan, bunların Kürdistan’da temsilciliğini yapan ne kadar kurum, kuruluş ve kişiler ve kişilikler varsa hepsini insan suçu işlediklerinden dolayı suçlu oldukları söylüyoruz. Ve suçlu olduklarını alenen belirtiyoruz.
Ve bundan böyle Kürdistan’da inkar ve imha suçuna bulaşanları, dediğimiz gibi bu suçlara arka çıkanları halk mahkemelerimize götürerek yargılayacağımızı herkese söylüyoruz.
Şimdilik bir iki olayla sınırlı olan bu yargıya götürmeler giderek artacaktır. İnkar ve imha siyasetine destek sunanlar bunu bilerek artık inkar ve imha siyasetini güden devlete, onların kurumlarına, onların kültürel soykırımlarını hayata geçiren partilerine yakın dursunlar. Bunu yapsınlar ancak bizim de bu halkın soykırımına karşı sessiz kalmayacağımızı ve de bu halkı korumak için yargılama hakkımızın bulunduğunu unutmasınlar.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
12 Mayıs günü saat 16.00 sularında Amed'in Kulp ilçesi ile Muş arasında bulunan Şenyayla mevkiinde gerillalarımız tarafından bir yol kesme eylemi gerçekleştirilmiştir. Saat 20.00'ye kadar devam eden eylemde 50 araç durdurulmuş, kimlik kontrolü yapılmış ve halka propaganda yapılmıştır. Ayrıca AKP Kulp ilçe Başkanı ve Korucu başı olan Veysel Çelik gerillalarımız tarafından yargılanmak üzere tutuklanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 12 Mayıs günü Elazığ'ın Karakoçan ilçesine bağlı Çiyan, Karaçayan ile Bilika köyleri çevresine yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafıdan bir operasyon başlatılmıştır. Alandaki operasyon halen gizli birlikler tarafından yürütülen keşif ve pusulma faaliyetleri şeklinde devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Hamza yoldaş Botan'ın bir köyünde, orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ortaokula kadar okuyabildi. Daha küçük yaştan başlayarak Kürt halkı üzerinde yürütülen inkar ve imha siyasetini, sömürgeciliği görerek buna karşı bir tepki içinde oldu. Düşmanın halkımız üzerindeki vahşi baskı ve uygulamalarını gördü, yaşadı.
Botan eyaletimizde başlayan 15 Ağustos atılımı ve gerillalaşma kısa sürede halk üzerinde etkisini gösterdi. Gerilla halkın beklentisine bir cevaptı. Gelişen gerilla mücadesi Hamza yoldaşın da ilgisini çekmeye başlamıştı. Gerilla yaşamına ve dağlara ilgisi daha da artıyordu. O, 'Kürtler varolmalı ve özgürleşmek istiyorsa yapabilen herkes gerillaya katılmalı' görüşüne inanmıştı. Gerilla o süreç için Kürt halkının tek şansı ve sorunlarına çözüm gücüydü. Ve Hamza mutlaka orada olmalıydı. O sıradan biri olamazdı. Kimliksizliği kabul edemezdi. Asimilasyonu kabul edemezdi. Ve özgürlük çağrısına hayır diyemezdi. Kanı kaynıyordu, yüreği kıpır kıpırdı.
Her gece yattığında kendini dağlarda ve eli silahlı düşünüyor, sabahlara kadar uyuyamıyordu. Adeta gizli bir güç onu çekiyordu. Ve yavaş yavaş kendisini bulmaya, uykudan uyanmaya başlamıştı. O kararını vermişti. Köy yaşamı artık yetmiyordu. Özgürlük için savaşmalıydı ve sonuna kadar da bu yolda ilerlemeliydi. Hamza yoldaş bu kararına sonuna kadar bağlı kaldı.
Daha küçüklüğünden başlayarak örgütleyici ve önder olma özellikleri vardı. Çekiciydi. Çocuklar, gençler etrafına toplanıyor ve ondan bir şeyler almak istiyorlardı. Kişiliği ile kendini kanıtlamıştı. Etrafında doğal olarak bir grup oluşmuştu. Dağlara yalnız başına gidemezdi. Arkadaşlarını düşmanın insafına terk edemezdi. Bu düşüncelerle köyündeki arkadaşlarına düşüncelerini açtı. Onları da örgütleyerek, '90 yılında, rüyasındaki dağlara ve gerillaya kavuştu.
Agit yoldaşın şehit düştüğü Gabar dağı Hamza arkadaş tarafından kutsal bir kabe gibi yıllarca bir üslenme ve savaş alanı oldu. Birlikte katıldığı amcasını da kutsal Gabar tapraklarına verdi. Cesareti, atikliği ve savaş tarzındaki kurnazlığıyla düşmanın korkulu rüyası oldu. '92 yılında manga komutanlığı göreviyle düşman mevzileri üzerine gitmeye devam etti. Onun parçaladığı yanlız düşman otoritesi değildi; her şeyden önce bir kişilik dönüşümünü de sağlayarak sürekli yenileniyor ve parti ile birlikte yürümede ve bu temelde Önderlikle bütünleşmede, taktikle bütünleşmede gelişmeler kaydediyordu.
Bütün enerjisini gerillalaşma ve komutanlaşmada başarılı olmak için kullanıyordu. Ve pratiğinde başarılı olduğu için yoldaşları tarafından aranan, sevilen, sayılan bir komutan olmuştu. Hem kendini hem de denetimindeki yoldaşları eğitiyor ve partiyle bütünleştirmeye çalışıyordu.'93 yılında Gabar alanında takım komutanlığı, ardından '94 yılında da bölük komutanlığı görevini alarak Kerboran alanına geçti. Bu alanda başarılı bir pratik yaşadı. Denetimindeki güçleri hem geliştirdi, hem korudu, hem eğitti, hem de savaştırdı. Yoldaşları O'na büyük güven duyuyordu. O'nun olduğu yerde parti ve yoldaşlık vardı. Cesaret vardı, ruh vardı, askerlik vardı ve görev adamı olma vardı...
Partimizin 5. Kongresi'ne katılarak süreci daha iyi kavramaya ve buna göre bir yönelim içine girmeye başladı. Kongreden sonra Mardin eyaletine tabur ve bölge komutanı olarak gitti. Bu eyaletimizde partiye ve halka büyük zarar verilmişti. Hamza arkadaş çalışkanlığı, dürüstlüğü ve çalışma temposuyla hem yoldaşlarına hem de halka büyük bir güven verdi. Alanın yeniden partiye açılmasında önemli bir rol oynadı.
1995 yılında TC ordu güçleri ile Habızbına alanında çok şiddetli bir çatışmaya girdi. Karşı taraf Hamza arkadaşın çatışmada olduğunu bildiği için, var gücüyle yönelerek arkadaşları çembere aldı. Hamza arkadaş ve yanındaki bir takımlık güç çok şiddetli bir çatışmaya girdi. Tarihi bir direniş gerçekleşmekteydi. Düşman kayıp üstüne kayıp vermesine rağmen mutlaka sonuç almak istiyordu. Daha sonra bu çatışmada Mardin Asayiş Bölge Komutanının öldürüldüğü düşman tarafından açıklandı. Arkadaşların cephanesi artık azalmıştı. Hamza arkadaş da yaralanmıştı. Cephanesi bittiği için tabanca ile çatışmaya başladı.
Kurtuluş imkanı yok gibiydi. Çatışma içinde eyalet komutanı ile cihazla ilişki kurdu. Şöyle diyordu:
"Şu anda çemberdeyiz, cephanemiz kalmadı, kurtulma şansımız hiç yok. Çemberi yarmaya çalışacağız ancak zordur. Bundan sonra bağlantımız belki olmayabilir. Tüm yoldaşlara başarılar diliyorum."
Bu görüşmeden sonra cihazı ve üzerlerindeki örgütsel malzemeleri imha ederler. Yaralı olduğu için diğer arkadaşların gitmelerini ister. Kendisi onlara yük olmak istememektedir. Ancak arkadaşlar bunu kabul etmez ve kendileriyle birlikte götürürler. Daha sonra uygun bir yere bırakırlar. Televizyon ve radyolar Hamza yoldaşın şehadet haberini verir. Arkadaşların inancı da böyledir. Bu yüzden Hamza arkadaşın anısına askeri tören düzenlenir. Ama Hamza arkadaş, kendisi için yapılan bu askeri törene uzun ve sıkıntılı bir yürüyüşten sonra yetişir. Elbette O ölümsüzdür. Gelişi bütün yapıyı sevince boğmuştur.
'96 yılında kendi önerisi ile Parti Merkez okuluna gelir. O artık parti içinde bir sembol olur. Kahramanlık ve cesaret sembolüdür. Burada belli bir yoğunlaşma ve eğitim sonrasında tekrar ülke sahasına yönelir. Gittiği yer yine Botan'dır.
Cudi alanında Bölge komutanlığı görevini yapar. 1997-98 kışında yapısını eğiterek sürece katma çabası içindedir. Akademi'den ve Önderlik'ten aldıklarını yoldaşları ile paylaşır. Denetiminde bulunan yeni yapı içinde partileşmeyi, savaş ruhunu, cesareti, kararlılığı geliştirir. Kişiliği, ataklığı, canlılığı ve yoldaş sevgisi ile dolu olmasıyla herkesi partiye bağlamayı başarmıştır.
Hamza yoldaş bir irade savaşçısıdır. Yıllarca aç kalmış, açıkta kalmış ve ölümlerle burun buruna gelmiştir. Ama o hiç yılmamıştır. Mücadele azmini ve kararlılığını korumuştur. Doğal bir asker, komutan ve öncü olmuştur. En zor koşullarda çözümler bulmuş ve yaratıcı olmuştur.
'98 yılı baharında destan yazmaya kararlıdır. Taktiği ve tarzı yakalama iddiasındadır. Yaşamını buna adamıştır. Tam bir pratik adamıdır. Az konuşur, ancak konuştuğunu yapar. Deyim yerindeyse sözünün eridir.
30 Nisan 1998 günü düşman Cudi alanında çok kapsamlı bir operasyon geliştirir. Onbinlerce asker, küçücük bir coğrafya parçasına ve bir tabur gerillaya karşı saldırıya geçer.
Cudi dağının dorukları tam bir savaş alınıdır. Safine, Mıla Berme, Seçela ve Kox; havan, kleş, BKC, B-7 sesleriyle inlemektedir. Kobralar bir orayı bir burayı vurmakta, Skorsky helikopterleri beşer beşer indirme yapmaktadırlar. Ancak komutan Hamza'nın taburu iyi mevzilenmiş ve iyi savaşmaktadır. Düşman adım atamaz. Adım attığı yerde ölüsünü bırakır. Çatışma gün boyu sürer. Cihat ve Nudem yoldaşlar şehit düşer. Ancak düşmanın kaybı bunun on katıdır.
Hamza yoldaş çatışma boyunca bir maestro gibi savaşı yönetir. Çatışma içinde soğukkanlılığı ve kararlılığıyla yoldaşlarına ruh ve cesaret verir.
"Dostlarım var benim
yaşama gücü veren bana
toprağa kök salmamı sağlayan
Hissediyorum sizi dostlarım
olmasa da yüzünüz
saklasanız da benden
Birlikte olmayacak mıyız
söz verdiğimiz gün
Sonsuz ve törensel
Ağaçsız bir orman gibi..."
Geceyle birlikte tabur takımlara bölünerek manevralar yapar. Hamza yoldaş da bir takım ile birlikte hareket eder. Üstünde savaştığı coğrafyayı tanımamaktadır. Düşman termallerle yerlerini tespit etmeye çalışır. Ancak yerlerini tam belirleyemezler. Bu bölgeyi iyi tanıyan çeteler izlerini bulur ve düşmanı üzerlerine getirir. Artık çatışmaktan başka çare yoktur. Bunun sonucunda ilk vuruşu arkadaşlar yapar ve birçok asker ölür. Ancak üzerinde savaştıkları arazi çatışmaya uygun değildir. Türk ordusu tekniğin gücüyle çatışmada bulunan yoldaşlara karşı birçok ağır silah kullanır ve bunun sonucunda Hamza yoldaş ve yanındaki 10 arkadaş 2 Mayıs 1998 günü şehadete ulaşarak ölümsüzleşir.
Yanında şehit düşen yoldaşlar her biri bir cihan parçasıdır. Şehit Hamza'nın öğrencileridir. Düşman onlardan ihanet beklemiştir, ancak onlar Cudi doruklarına direniş bayrağını dikmekte asla tereddüt etmemişlerdir.
Hamza, Sipan, Partizan, Amed, Merwan, Hamza, Beritan, Ayten, Şevin ve Agiri yoldaşların yaşamları, mücadele ve direnişleri her Kürt insanı için esas alınması gereken bir örnektir. İçinde asla tereddüt ve kararsızlık yoktur. Önderliğe, partiye şehitlere, yoldaşlara ve halka sarsılmaz bir inanç ve bağlılık vardır. Onlar şehadetleriyle ölümsüzleştiler.
Bugün Cudi'nin dağında, taşında, suyunda bu arkadaşlar vardır. Her karışında, ağacında, taşında bize mücadele dersleri vermektedirler. Onların anısıyla yoğrularak geleceği mutlaka kazanmalıyız. Bunları unutanlar insanlığa sırt çevirmiştir ve lanetlidir.
Hamza arkadaş 6. Kongre'de Parti Merkezi onursal üyeliğine seçilmiştir. O bir ölümsüzdür. O'nu temsil etme ve yaşatma görevimiz vardır. O'nun ruhu ve partiyle bütünleşen özellikleri yaşamaktadır.
Hamza yoldaş bir mücadele kişiliği olması ile sürekli yolumuzu aydınlatacaktır.
Adı, soyadı: Ziver SARIYILDIZ
Kod adı: Hamza
Doğum yeri ve tarihi: Emerina Köyü-Cizre, 1965
Mücadeleye katılım tarihi: 1990
Şehadet tarihi ve yeri: 2 Mayıs 1998, Cudi
Görevi: Bölge Komutanı
Mücadele arkadaşları
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
24 Mart günü Bitlis'in Hizan ilçesi ile Siirt'in Baykan ilçesi arasında işgalci TC ordusu ile gerillalarımız arasında bir çatışma yaşandığı ve bu çatışmalarda 15 kadın gerilla arkadaşımızın şahadete ulaştığı bilgisini kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu alanda bulunan arkadaşlarımızın isimleri verilmiş ve şehit olma ihtimalleri gözönünde bulundurularak ailelerin cenazeleri sahiplenmesi istenmişti.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
7 Mayıs günü sabah saatlerinde Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Engesor ile Bilika Köyleri arasında işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Aynı gün saat 19.00 sularında operasyona çıkan düşman askeri ile gerillalarımız arasında bir çatışma yaşanmıştır. 8 Mayıs günü saat 08.00'e kadar süren çatışmalar sonucunda düşmanın ölü ve yaralıları tarafımızdan netleştirilmezken 5 gerillamız kahramanca savaşarak şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Bir süreden beri Bingöl'ün Şırnan ile Kamyan yaylarına yönelik olarak işgalci TC ordusuna ait gizli birlikleri tarafından pusulama şeklinde bir operasyon başlatılmıştır. 12 Mayıs günü saat 22.00 sularında gerillalarımız ile operasyona çıkan düşman askeri arasında bir çatışma yaşanmıştır. Yaşanan çatışma sonucunda düşmanın ölü ve yaralıları tarafımızdan netleştirilmezken, gerillalarımızın herhangi bir kaybı olmamıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
10 Mayıs gününden beri aralıklarla Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Ertuş ve Cilo alanları, Erbiş köyü, Şifreza Köyü, Petrot Köyü, Hilalê Köyü ile Cennetê Köyüne yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmaktadır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 10 Mayıs günü saat 12.00 sularında Colemerg’in Çele ilçesinde bulunan Sere Seve Topçu Taburuna yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. YJA Star gerillalarımız tarafından 3 koldan gerçekleştirilen eylem sonucunda düşmanın tespit edilebilen 3 askeri öldürülmüştür.
- Ayrıntılar