Kendi yalanına inanmak kötü bir alışkanlık olduğu kadar, kaynağını hastalıktan da alan bir durumdur. Geçmişte bu konuda R.Tayyip Erdoğan üzerine yazılmış bir kitabı okuduğumda, çok abartılı bulmuştum. Bu kitap Yalçın Küçük tarafından hazırlanan bir kitaptır. Kitabın özü iki kişiliği olan insanların davranışlarını inceler. Dini vecde halleri, kötü ve az eğitimli kişiliklerin siyasete atılmalarında kişilik ve kurum çelişkisi ile aşırı beyin zorlamalarının sonuçlarını işleyen bir kitaptır. Hıristiyan dogmacılığının uzun sürede ki sonuçları, imparator Calıgula ile Rus yazar Dostoyevski üzerine yapılan araştırmaları derleyip, sonucunu R.T Erdoğan ile birleştiren ilginç bir bakış açısı ile hazırlanmış. Bu ruhsal halin siyasete yansıması olarak Mediko Politik biçiminde kaç yılık R.T Erdoğan’ın kişiliği ve davranışları bu bağlamda değerlendirilmiş. En önemli nokta olarak bu kişiliklerin şizofren hastası olduğundan hareketle iki kişilik arasında bağlantı kurma zorluğu, birbirine uymayan parçalar ile gerçekten uzaklaşma halleridir. Siyaset dilinde biz buna yalan deyip, bu kişiliğin Kürt sorunu ile genel siyasete yansımasını inceleyelim.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 6 Haziran günü(bugün) 07:00-08:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Ferhat, Çiyareş ve Xeregol tepeleri ile Dola Şivê alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 3 Haziran günü saat 24:00 sularında Van Gevaş ilçe Emniyet Müdürlüğü, nizamiyesi ve akrep tipi zırhlı araca yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Haziran günü saat 20:00 sularında Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Bilican tepesine yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Tepede bulunan 70 civarındaki düşman askeri gerillalarımız tarafından etkili bir şekilde vurulmuştur. Burada düşmanın 10 mevzisi, bir büyük çadır ve A6 ağır silahının bulunduğu mevzi gerillalarımız tarafından imha edilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 3 Hazian günü(bugün) 02:30-04:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Şikêrê Bêtalme alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından kobra tipi helikopterlerle hava saldırı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Ahmet Arifle daha doğrusu onun şiirleriyle büyümeyen Kürt var mıdır acaba? Varsa da olmaması gerektiğini her zaman düşünmüşümdür.
Ahmet Arif’in şahadet yıldönümünü yaşıyoruz. Onu bir gerilla olarak anmadan geçmek doğrusu olmaz. Olmamalıdır. ‘Bu gözler hiçbir zaman faka basmadı’ şiirini dinlerken hep birazda kendimizi düşünmüşümdür. Gerillayı düşünmüşümdür. Bir sigaraya içmeyen, neredeyse anti sigaracı olarak büyütülmeme ve büyümeme rağmen, ‘bir nefesten yarılarım cıgarımı, bir nefesten’ deyişiyle tütün içmeyen, tabakadan tütünü alıp sarmayan bir gerillaya hep kuşkuyla bakmışımdır. Çünkü tütün yani cigara, ateş ve gerillayı bir birinde koparamazsınız. Bilemem ama gerilla ve cigarayı, hem de bir nefeste yarılayan gerillayı görmemişseniz söylediğime anlam yüklemeniz zor olur. Siz buna birde o bize her zaman sembol, idol ve örnek olmuş Che’nin Puro çekişini, dumanlayışını görmemişseniz söylediklerime gerçekten yine anlam vermeyebilirsiniz.
Evet, Ahmet Arif’i anıyoruz. Onu 33 Kurşun’la, Adiloş Bebem’le, Anadoluyum’la, Hasretinden Prangalar Eskittim’le ve tabii ki diğer dokunaklı şiirleriyle tanıdık. Belleklerimizde belki de en çok iz bırakan 33 Kurşun olmuştur.
Yiğitlik inkâr gelinmez,
teke tek dövüşte yenilmediler…
evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,
yanan cıgaranın külünü,
güneşlerde çatal kıvılcamlanan,
engereğin dilini,
ilk atımda uçuran,
usta elleri…
Bu gözler,
bir kere bile faka basmadı,
Çığ bekleyen boğazların kıyametini,
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların…
Ancak her bir şiiri bizi, gerillayı anlatan bir tadımlık.
Hep sormuşumdur bir şair bu kadar nasıl güzel şiir yazar diye. Onu dinlediğinizde onu okuduğunuzda ondan etkilenmemeniz olanaklı olmayan bu güç, bu derinlik, bu incelik, bu etkileyiş nereden gelir diye hep düşünmüşümdür. Ve vardığım sonuç; bu toprakların kökleriyle…
Kendi adıma şunu rahat bir şekilde söyleyebilirim: Ahmet Arif’i anlamak derinliğini yakalamak gerçekten Kürdistan dağlarında bir gerilla olmakla mümkündür. Belki bu çok uç kaçan bir tespittir, belki de fazladan sübjektiftir, bilemem. Kendim dağlara çıkmadan da hep Ahmet Arif’i dinlemişimdir, şiirlerini ezbere okumuşumdur. Ancak bir gerilla olarak siz bu şiirleri dinlediğinizde bu şiirler sadece ve sadece size hitap ettiği izlenimini edinirsiniz. Hele hele bu şiirleri Ahmet Arif’in sesinde dinliyorsanız orada biraz durmanız gerekir.
Evet, Ahmet Arif’i anıyoruz. Nedense gerilla mücadelesine biraz geç başladığımızı hep düşünürüm. Bir Yılmaz Güney’in kesinlikle gerillaya gelmiş olacağına bir amentü gibi inanırım. O gözler, o bakışlar sadece gerilla da vardır diye düşünürüm. Bir Cigerxwîn’ın keza öyle geleceğine. Osman Sabri’nin gözleri görmemesine rağmen, ‘hayallerimi gerçekleştirdiğiniz’ demesi gibi. Bir aydınlık, sadakat, yurtseverlik ve komutanlık abidemiz Mele Abduhraman’ımız 98’inde gerilla gelmişti. Onun gibi. Ve nasıl ki çınarlık abidemiz, dedemiz, ağabeyimiz, aydınımız Musa Anter 70’inden sonra gerilla ile şaha kalkışmış ise aynen öyle Ahmet Arif’de şaha kalkacağına her zaman inanmışımdır. Ve bu inancımın ne kadar doğru olduğu 1992 yılında Engizeklerde karşılaşacağım Erzincanlı Mahmut yoldaştan öğrenecektim. Mahmut yoldaşımız Ankara’dan katılmıştı. Ve Ahmet Arif ile düzenli görüşmüş olan biriydi. O Ahmet Arif’i anlattıkça Ahmet Arif’in erken doğduğunu ya da bizim çok geç gerillaya başlayışımıza olan inancım pekişmiştir. Çünkü Mahmut yoldaşın anlatımlarında büyük şairimizin gerillaya dönük bir dörtlük yazdığını öğrenmiştim. Ben o dörtlüğü çok sonraları birkaç kez dinlemişimdir. Ve Ahmet Arif’in geç kaldık deyişini de ondan duymuşumdur.
Hâlbuki o geç kalmamıştı sanki biz biraz geç kalmıştık. Ve çok erkenden aramızdan ayrılışına bunun için hiç alışamadım. Engizekler'e çıkarken radyodan şahadetini duyuşumda gözlerimde akan gözyaşlarını hatırlıyorum. Bugün o günlere giderken yine ağlamaklı oluyorum. Ve geç kaldık, sizleri gerillaya komutan olarak taşıramadığımız için üzgün olduğumuzu şahadet yıldönümünüzde yeniliyoruz.
Evet, Ahmet Arif’i anıyoruz, ancak bu kez bir komutan olarak anıyoruz. Hem de bir gerilla komutanı olarak…
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Otuz yıldır Kürdistanın dört bir yanında amansız bir savaş veriliyor. Binlerce kişi bu savaşta yaşamını yitirdi. Onlarca faili mechul cinayet işlendi. Hizbulkontra, Jitem şimdide Ergenekon hortlatıldı. Fakat hiç biri Kürdistan Özgürlük Mücadelesini geriletemedi.
Otuz yıllık savaş sürecinde TC hiçbir askeri ve insani kuralı yerine getirmedi. Pervasızca masum insanları katletti. Sudan bahanelerle halkımıza saldırdı. Genç kızlarımıza tecavüz ettiler, çocuklarımızın kollarını kırdılar. Buda yetmedi Özgürlük Mücadelesine sempati gelişmesin diye tüm ahlak dışı ne varsa Kürtlerin yaşadığı yerlerde polis eliyle yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Hırsızlık yapan, fuhuş ticareti, esrar eroin ticareti hep polislerce kollandı. Bunlar hep Özgürlük Hareketinin gelişmesini önlemek için yapıldı. Hiçbir ahlaki ölçü ve kurala uymayan bu uygulamalar Kurdistan ve Kürtlerin yaşadığı metropollerde yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Ama bunların hiçbiri Kürt Özgürlük Mücadelesini zayıflatmadı. Aksine Kürt Özgürlük Mücadelesi düşmanın bu insanlık dışı uygulamalarına karşı direnişi hep yükseltti.
TC ordusunun NATO’nun üçüncü büyük ordusu olduğu biliniyor. Bunun yanı sıra askeri alanda ne kadar gelişmiş silah varsa temin ediyor. Her yerde kendi ordusunun ve askerinin ne kadar kahraman ve yenilmez olduğunun propagandasını yapıyor. Ama kahraman gerilla gösterdi ki o anlı şanlı diye şişirilen TC askeri gerillaya karşı aciz bir durumda kaldığı mücadele tarihimiz tarafından ispatlanmıştır. Kürt Özgürlük Mücadelesinin gerillaları kahraman, yenilmez(sözde) TC askerinin kabusu oldu. Propagandası yapılan ‘vurduk, kıstırdık, püskürttük vb.’ operasyonlarla sanki çok büyük başarılar elde etmiş gibi kamuoyuna yansıtılan palavralar gerçekte çaresizliklerini ve zayıflıklarını göstermektedir. Birçok arkadaşımızın anılarında geçer: Düşman askeri operasyonlara gelirken hiçbir şey yokken bağırır çağırır, küfreder böylelikle kendini teselli eder diye.
1 Hazirandan sonra yeni bir sürecin başladığı KCK tarafından kamuoyuna deklere edildi. Önderliğimiz ve Hareketimizin barış ve diyalogla bu sorunun çözümü için verdiği yoğun çaba TC tarafından bir zayıflık olarak görülmüş ve saldırılar artmıştır. Bu yüzden zaten eylemsizlik kararı anlamını yitirmişti. Doğal olarak 1 Hazirandan sonra eylem ve çatışmalar arttı. Akabinde asker ölümleri de çoğaldı. Panikleyen devlet bunu manipule etmek için bilmem İsrail ile ve başka şeylere bağlamaya çalışması nafiledir. Hiçbir şey onların acizliğini gizleyemeyecektir.
En son İskenderun’da HPG gerillalarınca yapılan eylem sonrası şaşkına dönen devlet hemen olayı İsraille ilişkilendirme çabasına girdi. Eylemden hemen sonraki gün yine aynı karakola taciz haberi verildi. Fakat daha sonra anlaşıldı ki askerlerin rüzgar sesinden korkması paniklemesi sonucu etrafına ateş açmasından ibaretmiş. Yani artık Türk askeri doğa olayını bile gerilladan bilecek kadar gerilladan ürküyor. Bunu da resmi ağızlardan açıklamaktan geri durmuyorlar. Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz kışlaya yönelik taciz ateşi haberlerinin doğru olmadığını belirterek, “Askerler, ağaçların sallanması üzerine ateş açmışlar. Yapılan araştırmada olayın rüzgardan kaynaklandığı anlaşılmış” dedi. Yani artık HPG rüzgarından bile ürküyorlar.
4. Dönemin başlaması ve eylemsizlik kararının sona ermesinden sonra bu tür haberleri daha çok duyacağız herhalde. Nasıl ki Zapta ardına bile bakmadan kaçmaya tereyağından kıl çeker gibi dediler, rüzgar sesini gerilla sandılar; Önderliğimizi muhatap almadan ve Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü gerçekleştirmeden bu halisünasyonları görmeye devam edeceklerdir.
Bu halk savaşmaya da barışmaya da var. Ancak devlet eğer barışa yanaşmıyorsa ve savaştan başka alternatif bırakmıyorsa vebali onlara…
Boran Mercan
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Haziran günü saat 10:00 sularında Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca’nın (Oramar) Şehit Gafur Tepesi’ne yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir suikast eylemi gerçekleştirilmiştir. Tepe Komutanının öldürüldüğü eylem sonrası TC ordusuna bağlı kobra tipi helikopterler ile eylem alanının çevresine yönelik olarak bombardıman yaparken, eylem timimiz kayıp vermeden merkez üsse ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basın ve Kamuoyuna
1. 30 Mayısı 31 Mayısa bağlayan gece saat 00.40 sularında Hatay İskender’da bulunan Deniz İkmal Komutanlığına yönelik olarak HGP Amanos Eyaletimize bağlı Şehit Karker timinde bulunan gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Komutanlık etrafında bulunan tel örgüleri aşarak nöbet kulübesine yaklaşan gerillalarımız nöbet değişimi için gelen Reo marka askeri aracı ve Nöbet kulubesini B7 roketatar ve ferdi silahlarla vurmuştur. Yaklaşık 20 askerin bulunduğu araç tamamen imha edilmiş bu eylemde 7 düşman askeri öldürülmüş ve 3’ü ağır olmak üzere düşmanın 11 yaralısının olduğu tespit edilmiştir. Gerillalarımız eylem sonrası üslerine geri dönmüşlerdir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Mayıs günü 23.00 ile 31 Mayıs günü (bugün) 02.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Şeşdara alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar